
Küfür Olduğu Bilinmeden Yapılan Şey Kişiyi Kafir Eder mi?
Öncelikle küfrün tanımını inceleyelim. Küfür; şüphe, cehalet ve inkâr gibi sebeplerle dinen inanılması gereken şeylere iman etmemek veya saygısızlık yapıp alay etmektir.
Akaid kitaplarından Dürer’de bu mesele şu şekilde dile getirilir:
Bir kimsenin kalbi iman ile dolu olduğu halde, küfre sebep olan bir şeyi zaruret olmadan yapar veya söylerse, kâfir olur. Kalbindeki imanın ona hiçbir faidesi olmaz. (Zaruret şudur; kendisini tehdit ederlerse dili ile söylediği küfür olmaz.)
| Uyûnül Besâir
Allah-û Teâlâ ise Tevbe Sûresi 65. ayette mealen şöyle buyurur:
Şayet kendilerine niçin alay ettiklerini sorsan, ‘Biz sadece lafa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk”, derler.
Birisi yanımızda küfür işlerse, eğer biz o konuda yeterli bilgiye sahipsek, ortam da uygun ise küfre giren kişiyi dil ile uyarırız. Değilse daha sonra uyarı yaparız. Bilgimiz yeterli değilse onun küfrüne kalbimizle buğz eder ondan uzak durmaya çalışırız. Bunları yapmazsak biz de sorumlu oluruz.
Bu konuyla ilgili verilen kaynaklar önemlidir. Şeriatin zahirine göre hükümler böyledir.
Tarih boyunca, bazı dindar kimselerin -görünüşte küfür kokan- bazı sözlerinden dolayı şeriatın hakimleri tarafından idam edildiği bilinmektedir. Buna göre, medenî hukukta olduğu gibi, İslam hukukunda da kararlar davranışların veya sözlerin dışa yansıyan yönlerine göre verilir. Buradan bakıldığında, yapılan veya söylenen gayr-ı meşru fiil ve sözlerin durumu cehaletten bile kaynaklansa bir suçtur.“Kanunu bilmemek mazeret olmadığı” gibi, “dinin prensiplerini bilmemek” de mazeret değildir.
Bu yüzden İslam hukukunda, cehaletin mazeret olarak gösterilmesi sadece “karibu’l-ahd” denilen yeni müslüman olmuş ve söz konusu meseleleri öğrenecek bir zamanın geçmediği bir durumla sınırlı olarak kabul edilir. [1]
Küfre götüren bir söz söyleyen veya bir fiil işleyen kişi kâfir olur. İster bu küfür sözünü öyle inandığı için söylemiş olsun, ister -inanmadığı halde- alay şeklinde olsun, ister inattan ötürü olsun, bu kişi kâfir olur. [2]
Sırf eğlenmek için bile olsa, İslâm’ın hakikatleri ve koyduğu hükümleriyle alay eden kişinin kâfir olduğunu Tövbe sûresinin 65-66. ayetlerinden görüyoruz.
Fakat; bu sözün herkes tarafından açıkça bilinen bir gerçeğe yönelik olması bu noktada önemlidir. Ama herkes tarafından bilinmeyen bir konu ise, bunda bir mazeret gösterilebilir. Ancak yine de bilinçli bir mü’minin böyle derin meselelerle ilgili görüş belirtmekten uzak durması gerekir.
Mesela, bir kişi, zinanın ya da içkinin haram olmadığını veya namazın, orucun farz olmadığını söylerse kâfir olur. Çünkü; namaz, oruç ya da zina, içki gibi herkes tarafından bilinen buna benzer hükümleri bilmemek bir mazeret değildir. Buna karşılık, bir kişi: “İddet süresi içinde olan bir kadını nikahlamak caizdir” dese kâfir olmaz. Çünkü bu bilgi ilim ehline özgüdür. Bir süre sonra aynı kişiye bunun haram olduğu bildirildikten sonra yine aynı fikrinde ısrar ederse, işte o zaman kâfir olur. [3]
Özetleyecek olursak; bir insan yakın zamanda müslüman olmuş veya dini bilgileri öğrenmesi kolay olmayan bir ortamda yaşıyorsa, bunun -küfür olan bir sözü- hakkında “ben bunun küfür olduğunu bilmiyordum” demesi kabul edilir. Bu iki şartı taşımayan kimsenin cehaleti özür sayılmaz. [4]
Burada şunu da belirtmekte fayda var. Bu açıklamalarımız, insanları küfre gitmekten sakındırmak ve daha dikkatli olmaya yönlendirmek içindir. Zira bu ifadeleri söyleyenlere kâfir demek doğru olmaz. Bu konuda esas kural şudur: Müslüman olduğunu söyleyen kişiye asla kâfir denilemez.
Âlimlerimiz “elfaz-ı küfür” dediğimiz bazı sözcükleri söylemenin küfür ifade ettiğini söylemişler. Fakat bu sözleri söyleyenlere de hiçbir zaman kafir dememişlerdir. Daha dikkatli olmaları için uyarmışlardır.
Dipnotlar
[1]; Nevevî, el-Mecmu’, 3/14, 80
[2]; İbn Hacer el-Heytemi, ez-Zevacir, 1/47
[3]; Nevevî, a.y
[4]; Nevevî, 12/143; 20/19