(6) Bir de senden iyilikten önce kötülüğün gelmesini istiyorlar. Oysa önlerinde örnek olarak cezalar gelip geçti. Ve gerçekten Rabbin, zulümlerine rağmen bağışlayıcıdır! Bununla beraber Rabbinin azabı çok şiddetlidir.
(7) O küfredenler diyorlar ki: «Ona Rabbinden bambaşka bir mucize indirilse ya!» Sen ancak bir uyarıcısın; her kavmin bir yol göstericisi vardır.
(8) Allah O bilir her dişinin neye gebe olduğunu ve rahimlerin neyi eksiltip neyi artırdığını; herşey O'nun katında bir ölçü iledir.
(9) Görünmeyeni ve görüneni bilendir; büyüktür, herşeyden yücedir.
(10) Sizden sözü gizleyen ve açığa vuran; gece gizlenenle gündüz ortaya çıkan O'nun katında eşittir.
(11) Herkes için önünden ve arkasından takip eden melekler vardır, onu Allah'ın emriyle gözetirler. Muhakkak Allah bir topluluğa verdiğini onlar nefislerindekini bozmadıkça bozmaz! Bir topluluğa da Allah bir kötülük irade buyurdu mu artık onun geri çevrilmesine çare bulunmaz. Onlar için O'ndan başka bir vali de yoktur.
(12) Size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve ağırlıklı bulutları meydana getiren O'dur.
(13) Gök gürültüsü O'na hamd ile tesbih eder; melekler de korkusundan. Yıldırımlar gönderir de onunla dilediğini çarpar; onlar ise Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa O'nun gücü çok şiddetlidir.
Diyanet Isleri
Bir de senden, iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorlar. Oysa onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir. Şüphesiz Rabbin, insanların zulümlerine rağmen bağışlama sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı pek şiddetlidir.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Ayrıca senden iyilikten önce hemen kötülüğü getirmeni isterler. Oysa daha önce onlara misal olacak cezalar gelip geçmiştir. Ve gerçekten Rabbin, zulümlerine karşılık insanlara mağfiret sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı da cidden çok çetindir.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Bir de senden iyilikten önce kötülüğün gelmesini istiyorlar. Oysa önlerinde örnek olarak cezalar gelip geçti. Ve gerçekten Rabbin, zulümlerine rağmen bağışlayıcıdır! Bununla beraber Rabbinin azabı çok şiddetlidir.
Elmalılı Hamdi Yazır
Bir de senden haseneden evvel seyyieyi isti'cal ediyorlar, halbuki önlerinde misal olacak ukubetler geçti ve hakıkat rabbın insanların zulümlerine karşı mağrifet sahibi, bununla beraber rabbın pek şedidül'ıkab
Diyanet Vakfı
(Müşrikler) senden iyilikten önce kötülüğü çabucak istiyorlar. Halbuki onlardan önce ibret alınacak nice azap örnekleri gelip geçmiştir. Doğrusu insanlar kötülük ettikleri halde Rabbin onlar için mağfiret sahibidir. (Bununla beraber) Rabbinin azabı da çok şiddetlidir.
Abdulbaki Gölpınarlı
Senden, iyilikten önce bir kötülük gelmesini, hem de bunun çabucak olmasını isterler, onların çağlarından önceki çağlarda nice azaplar gelip çatmıştır ve şüphe yok ki Rabbin, insanların zulmüne rağmen yarlıgamıya, suçlarını örtme sıfatına sâhiptir ve gene şüphe yok ki Rabbinin azâbı da pek çetindir.
Adem Uğur
(Müşrikler) senden iyilikten önce kötülüğü çabucak istiyorlar. Halbuki onlardan önce ibret alınacak nice azap örnekleri gelip geçmiştir. Doğrusu insanlar kötülük ettikleri halde Rabbin onlar için mağfiret sahibidir. (Bununla beraber) Rabbinin azabı da çok şiddetlidir.
Ahmed Hulusi
Senden iyilik beklemek yerine, bir an önce belâlarını isterler. . . (Oysa) onlardan önce, ders almaları gereken nice geçmiş topluluklar cezalandırıldılar. Muhakkak ki senin Rabbin zulümlerine rağmen insanlara mağfiret sahibidir. . . Muhakkak ki senin Rabbin Şediyd ül 'Ikab'dır (işlenen suçun sonucunu en şiddetli şekilde yaşatandır).
Ahmet Tekin
Senden iyilik istemek yerine, alelacele, küstahca kötülüğü, cezayı istiyorlar. Halbuki onlardan önce, örnek gösterilecek, ibret alınacak nice azap-ceza kanunları uygulanmıştır. İnsanlar, Allah yoluna, Allah yolundaki faaliyetlere engeller koyarak zulmetmelerine rağmen, Rabbin onlara bağışlamasıyla muamele ediyor. Unutma ki Rabbin, emirlerinde temerrüde düşülmesi, kendisine isyan edilmesi suçuna denk, onları adâletle cezalandırma gücüne sahiptir.
Ahmet Varol
Senden iyilikten önce kötülüğün çabucak gelmesini istiyorlar. Oysa onlardan önce nice örnekler gelip geçti. Şüphesiz Rabbin onların zulümlerine karşı insanlar için mağfiret sahibidir. Şüphesiz senin Rabbin cezası da çetin olandır.
Ali Bulaç
Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce nice örnekler gelip geçmiştir. Ve şüphesiz, senin Rabbin, zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin, cezası çok şiddetli olandır.
Ali Fikri Yavuz
(Müşrikler, kendilerine vaad ettiğin) iyilikten önce hemen senden (alay yollu) kötülüğün gelmesini isterler (bizi korkuttuğun azab nerede? gelse ya, derler). Halbuki onlardan önce, örnek olacak ukûbetler (azab çeşitleri) geçti. Doğrusu Rabbin, insanlara, zulümlerine karşı mağfiret sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azap edişi de gerçekten çok şiddetlidir.
Bekir Sadak
Puta tapanlar senden, iyilikten once kotuluk isterler, oysa onlardan once nice ibret alinacak cezalar verilmistir. Dogrusu Rabbinin, insanlarin zulumlerine ragmen onlara magfireti vardir. Rabbinin cezalandirmasi cetindir.
Celal Yıldırım
(İnkarcı azgınlar) senden iyilikten önce kötülüğün (gelmesini) acele isterler. Halbuki onlardan önce ibretli misâl teşkil edecek nice cezalar gelip geçmiştir. Şüphesiz ki, Rabbin insanlara, işledikleri zulümlerine karşı yine de mağfiret sahibidir ve şüphesiz ki Rabbin cezası pek şiddetlidir.
Diyanet Isleri (eski)
Puta tapanlar senden, iyilikten önce kötülük isterler, oysa onlardan önce nice ibret alınacak cezalar verilmiştir. Doğrusu Rabbinin, insanların zulümlerine rağmen onlara mağfireti vardır. Rabbinin cezalandırması çetindir.
Fizilal-il Kuran
Müşrikler senden iyilikten önce kötülük isterler, çarptırılacakları cezanın bir an önce başlarına gelmesini dilerler. Oysa onlardan önce nice ağır ceza örnekleri yaşanmıştır. Hiç kuşkusuz Rabb'in, insanların zalimliklerine rağmen onlara karşı bağışlayıcıdır ve yine hiç kuşkusuz Rabbinin cezası da pek ağırdır.
Gültekin Onan
Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce nice örnekler gelip geçmiştir. Ve şüphesiz, senin rabbin, zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin rabbin, cezası çok şiddetli olandır.
Hasan Basri Çantay
(Müşrikler) senden iyilikden önce çarçabuk kötülük isterler. Halbuki onlardan evvel nice ukuubet misâlleri gelib geçmişdir. Hakıykat, Rabbin, zulümlerine rağmen, insanlar için mağfiret saahibidir. (Bununla beraber) Rabbinin ıkaabı da cidden çetindir.
Hayrat Nesriyat
Bununla berâber (müşrikler) senden, iyilikten önce kötülüğü (azâbı) acele istiyorlar; hâlbuki onlardan önce (kendileri gibi kavimlere) doğrusu nice ibret verici cezâlar gelip geçti. Ve şübhesiz Rabbin, zulümlerine rağmen insanlar için elbette mağfiret sâhibidir. Yine şübhesiz ki Rabbin, elbette azâbı şiddetli olandır.
Ibni Kesir
İyilikten önce, kötülük isterler çabucak senden. Oysa onlardan önce nice örnekler geçmiştir. Doğrusu insanların zulmetmelerine rağmen, Rabbın mağfiret sahibidir. Şüphesiz ki Rabbının cezalandırması; şiddetlidir.
Muhammed Esed
(Ey Peygamber, hakkı inkara şartlanmış olmakla bunlar, demek ki) iyilik (ummak) yerine, kötülüğün ivedi olarak kendilerini gelip bulması yönünde sana (küstahça) meydan okuyorlar; hem de, (o alay edip durdukları türden) nice ibret verici felaketin kendilerinden önce(ki toplumların) başına geldiğini (bildikleri) halde. Bununla birlikte, muhakkak ki senin Rabbin, işledikleri zulümlere rağmen insanlara karşı (esasta hep) bağışlayıcıdır; ama, unutma ki, (aynı zamanda) cezasında da gerçekten çok şiddetlidir.
Ömer Nasuhi Bilmen
Ve senden güzellikten evvel kötülüğü çarçabuk isterler. Ve halbuki onlardan evvel onların emsaline ait ukûbetler gelip geçmiştir. Ve şüphe yok ki, Rabbin nâs için zulmlerine karşı elbetteki yine çok mağfiret sahibidir. Ve yine şüphesiz ki Rabbin azabı da pek şiddetlidir.
Ömer Öngüt
Onlar senden iyilikten önce kötülüğü acele istiyorlar. Oysa onlardan önce (nice cezaların) benzerleri gelip geçti. Doğrusu insanların zulmetmelerine rağmen, Rabbin mağfiret sahibidir. Şüphesiz ki Rabbinin azabı da şiddetlidir.
Şaban Piriş
İyilikten önce hemen fenalığı getirmeni isterler, oysa onlardan önce benzer örnekler geçmiştir. Doğrusu Rabbinin, insanların zulümlerine rağmen onlara mağfireti vardır. Rabbinin cezalandırması ise çetindir.
Suat Yıldırım
Şaşılacak bir yanları da, güzellik ve mutluluk dururken, kötülüğü çarçabuk istemeleridir. Halbuki kendilerinden önce, ibret olacak nice cezalar gelip geçmiştir. (Niçin onlardan ibret almazlar?). Doğrusu senin Rabbin insanların zulümlerine karşı yine de mağfiret sahibidir. Bununla beraber unutmayın ki O cezalandırdığında da cezası çetindir.
Tefhim-ul Kuran
Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysaki onlardan önce nice örnekler gelip geçmiştir. Ve şüphesiz, senin Rabbin, zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin, cezası çok şiddetli olandır.
Ümit Şimsek
Bir de onlar, iyilik isteyecekleri yerde kötülüğün çabuklaştırılmasını senden istiyorlar. Oysa onlardan önce nice ibretlik vak'alar gelip geçti. Yine de Rabbin, zulümlerine rağmen insanlara karşı bağışlayıcıdır. Ama Rabbinin cezası da çetindir.
Diyanet Isleri
İnkâr edenler, “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren vardır.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
O kâfirler: «Rabbinden ona bir mucize indirilmeli değil miydi?» derler. Sen bir uyarıcıdan başka bir şey değilsin ve her kavim için bir hidayetçi vardır.
Elmalılı (sadelestirilmis)
O küfredenler diyorlar ki: «Ona Rabbinden bambaşka bir mucize indirilse ya!» Sen ancak bir uyarıcısın; her kavmin bir yol göstericisi vardır.
Elmalılı Hamdi Yazır
O küfredenler diyorlar ki ona rabbından bambaşka bir âyet indirilse ya... Sen ancak bir münzirsin, her kavm için yalnız bir hâdî var
Diyanet Vakfı
Kâfirler diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! (Halbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır.
Abdulbaki Gölpınarlı
Kâfir olanlar derler ki: Rabbinden ona bir mûcize verilseydi ya. Şüphesiz ki sen, ancak korkutucusun ve her topluluğa hidâyet verensin.
Adem Uğur
Kâfirler diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! (Halbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır.
Ahmed Hulusi
O hakikat bilgisini inkâr edenler: "O'na Rabbinden bir mucize inzâl edilmeliydi ya!" derler. . . Sen ancak bir uyarıcısın. . . Her toplumun bir Hadiy'i (hakikati göstereni) vardır.
Ahmet Tekin
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler:
'Ona, hak peygamber olduğuna dair Rabbinden maddî bir mûcize indirilseydi ya!' derler. Halbuki sen sadece sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan uyarıcısın. Her kavmin de, doğru yolu gösteren bir peygamberi, bir rehberi vardır.
'Ona, hak peygamber olduğuna dair Rabbinden maddî bir mûcize indirilseydi ya!' derler. Halbuki sen sadece sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan uyarıcısın. Her kavmin de, doğru yolu gösteren bir peygamberi, bir rehberi vardır.
Ahmet Varol
İnkâr edenler: 'Ona bir mucize indirilmeli değil miydi?' diyorlar. Sen sadece bir uyarıcısın. Her topluluğun bir yol göstericisi vardır.
Ali Bulaç
İnkâr edenler derler ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya." Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.
Ali Fikri Yavuz
O kâfir olanlar diyorlar ki, O’na (Peygambere) Rabbinden, (istediğimiz başka) bir mûcize indirilse ya!... (Ey Rasûlüm) sen ancak kâfirleri kötü bir akıbetle korkutucusun. Her kavmin de (Allah’ın emirlerine davet eden bir rehberi), bir Peygamberi var.
Bekir Sadak
Inkar edenler: «Rabbinden ona bir mucize indirilmeli degil miydi?» derler. Sen ancak bir uyaricisin. Her milletin bir yol gostereni vardir. *
Celal Yıldırım
O inkâra sapanlar diyorlar ki: O'na (Muhammed'e) Rabbinden bir mu'cize, bir açık belge indirilseydi ya.. Sen ancak bir uyarıcısın ve her millet için yol göstericisindir. (2).
Diyanet Isleri (eski)
İnkar edenler: 'Rabbinden ona bir mucize indirilmeli değil miydi?' derler. Sen ancak bir uyarıcısın. Her milletin bir yol göstereni vardır.
Fizilal-il Kuran
Kâfirler «Muhammed'e, Rabb'inden bir mucize indirilseydi ya» derler. Oysa sen sadece bir uyarıcısın ve her toplumun bir doğru yol göstericisi vardır.
Gültekin Onan
Küfredenler derler ki: "Ona rabbinden bir ayet indirilseydi ya. Sen yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.
Hasan Basri Çantay
O küfredenler: «Ona Rabbinden bir mu'cize indirilmeli değil miydi?» der (ler). Sen (Habîbim) ancak bir münzirsin (eğri yolun encamını insanlara haber verensin), her kavmin de bir hidâyet rehberisin.
Hayrat Nesriyat
Hem inkâr edenler diyor ki: 'Ona Rabbinden (bizim istediğimiz) bir mu'cize indirilmeli değil miydi?' (Ey Resûlüm!) Sen, ancak (Allah’ın azâbı ile) bir korkutucusun ve her kavmin bir yol göstereni vardır.
Ibni Kesir
Küfredenler, derler ki: Ona Rabbından bir ayet indirilmeli değil miydi? Sen; ancak bir uyarıcısın ve her kavmin bir yol göstericisi vardır.
Muhammed Esed
Bütün bunlara rağmen, hakkı inkara şartlanmış olanlar yine de (inanmaktan kaçınıyor ve) "Niçin o'na Rabbinden mucizevi bir alamet indirilmiyor?" diyorlar. (Fakat, (onlar ne derlerse desinler)) sen sadece bir uyarıcısın ve bütün toplumlar için (asıl) yol gösterici (Allah'tır).
Ömer Nasuhi Bilmen
Ve o kâfir olanlar der ki: Onun üzerine Rabbinden alâmet indirilmiş olmalı değil mi? Sen ancak bir korkutucusun ve her kavim için bir rehber-i hidâyet vardır.
Ömer Öngüt
Kâfirler: “Ona Rabbinden bir âyet (mucize) indirilmeli değil miydi?” dediler. Sen ancak bir yol göstericisin ve her toplumun hidayet rehberi bir yol göstericisi vardır.
Şaban Piriş
İnkar edenler: -Rabbinden ona bir mucize indirilmeli değil miydi? derler. Oysa sen ,sadece bir uyarıcısın. Her topluma doğru yolu gösteren biri vardır.
Suat Yıldırım
Kâfirler diyorlar ki: "Ona Rabbinden bir mûcize indirilmeli değil miydi?" Sen, ey Resulüm, sadece bir uyarıcısın. Her millete bir yol gösteren vardır.
Tefhim-ul Kuran
Küfre sapanlar derler ki: «Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya.» Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.
Ümit Şimsek
İnkâr edenler, 'Rabbinden ona bir âyet indirilse ya' dediler. Sen ancak bir uyarıcı ve bütün toplumlar için bir yol göstericisin.
Diyanet Isleri
Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. Her şey O’nun katında bir ölçü iledir.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Her dişinin neye gebe olduğunu Allah bilir. Ve rahimler ne eksiltir, ne arttırır, onu da bilir. O'nun katında her şeyin bir ölçüsü vardır.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Allah O bilir her dişinin neye gebe olduğunu ve rahimlerin neyi eksiltip neyi artırdığını; herşey O'nun katında bir ölçü iledir.
Elmalılı Hamdi Yazır
Allah, o bilir her dişi neyi hamil olur? Ve rahimler, ne eksiltir ne artırır, her şey onun ındinde bir mıkdar iledir,
Diyanet Vakfı
Her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir.
Abdulbaki Gölpınarlı
Allah, her dişinin, neye gebe kalıp ne doğuracağını ve ana karnında dölün zamânına göre orada ne kadar eksik, ne kadar fazla kalacağını bilir ve onun katında her şeyin sayılı bir zamanı, ölçülü bir müddeti var.
Adem Uğur
Her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir.
Ahmed Hulusi
Allâh, her dişinin neye hamile olduğunu, rahimlerin neyi noksanlaştıracağını ve neyi ziyade edeceğini bilir. . . O'nun indînde her şey kendi yaradılış amacına göre kapasitesi iledir.
Ahmet Tekin
Her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksik organlı ve erken dışarı atacağını, dünyaya getireceğini, neyi günden güne büyüterek, halden hâle dönüştüreceğini Allah bilir. O’nun katında her şey bir ölçü, bir plan, bir karar dahilinde yürür.
Ahmet Varol
Allah her dişinin ne taşıdığını, rahimlerin neyi eksiltip neyi artırdığını bilir. O'nun katında her şey bir ölçü iledir.
Ali Bulaç
Allah, her dişinin neyi yüklendiğini (neye hamile kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O'nun katında her şey bir miktar (ölçü) iledir.
Ali Fikri Yavuz
Allah, her dişi neye gebe kalır, (erkeğe veya dişiye, iyi kimseye veya kötü olana) onu bilir. Rahimlerin neyi eksik ve neyi ziyade edeceğini de bilir (doğacak yavrunun sağlam veya sakat, tek veya ikiz, müddeti az veya çok...) Allah katında her şey bir ölçü iledir.
Bekir Sadak
Allah her disinin rahminde tasidigini, rahimlerin dusurdugunu ve alikoydugunu bilir. O'nun katinda her sey bir olcuye goredir.
Celal Yıldırım
Allah her dişinin (rahminde) ne taşıdığını; rahimlerin neyi eksilttiğini, neyi artırdığını bilir. Her şey O'nun yanında belli bir ölçüye göredir. (3).
Diyanet Isleri (eski)
Allah her dişinin rahminde taşıdığını, rahimlerin düşürdüğünü ve alıkoyduğunu bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye göredir.
Fizilal-il Kuran
Allah, her dişinin rahminde taşıdığını, bu rahimlerin erken doğurdukları ile fazla tuttuklarını bilir. Her şey O'nun katında belirli bir ölçüye bağlıdır.
Gültekin Onan
Tanrı, her dişinin neyi yüklendiğini (neye hamile kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O'nun katında her şey bir miktar (ölçü) iledir.
Hasan Basri Çantay
Allah, her dişinin neye gebe olacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi artık yapacağını bilir. Onun nezdinde her şey ölçü iledir.
Hayrat Nesriyat
Allah, her dişinin neye gebe kalacağını ve rahimlerin neyi eksiltip, neyi ziyâde edeceğini bilir. Çünki O’nun katında herşey (kader olarak yazılı) bir ölçü iledir.
Ibni Kesir
Allah; her dişinin neyi yüklendiğini ve rahimlerin neyi eksiltip artırdığını bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye göredir.
Muhammed Esed
Her bir dişinin neye gebe olduğunu ve rahimlerin neyi ne kadar erken bırakacağını, neyi ne kadar (olağan süresinden) fazla bekleteceğini bilen Allah'tır. Çünkü (yarattığı) her şey O'nun katında bir ölçüye ve bir amaca bağlı kılınmıştır.
Ömer Nasuhi Bilmen
Allah Teâlâ her dişinin neyi yükleneceğini ve döl yataklarının neyi eksiltir ve neyi artırır olacağını bilir ve her şey O'nun yanında bir miktar iledir.
Ömer Öngüt
Allah her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerde neyi eksik, neyi ziyade edeceğini bilir. O'nun katında her şey ölçü iledir.
Şaban Piriş
Allah her dişinin rahminde ne taşıdığını, rahimlerin neyi düşürdüğünü ve neyi alıkoyduğunu bilir. O’nun katında her şeyin bir ölçüsü vardır.
Suat Yıldırım
İşte O Allah’tır ki her bir dişinin neye gebe olduğunu, karnında ne taşıdığını, ve rahimlerin neleri eksik bırakıp, artırdığını bilir. Doğrusu O’nun katında her şey bir ölçü iledir.
Tefhim-ul Kuran
Allah, her dişinin neyi yüklendiğini (neye hamile kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O'nun katında her şey bir miktar (ölçü) iledir.
Ümit Şimsek
Allah her dişinin ne yüklendiğini, rahimlerin neyi eksiltip neyi arttırdığını bilir. Onun katında herşey belirli bir miktar iledir.
Diyanet Isleri
O, gaybı da görülen âlemi de bilendir, çok büyüktür, çok yücedir.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Allah görünmeyeni de bilir, görüneni de. Büyüktür ve yücelerden yücedir.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Görünmeyeni ve görüneni bilendir; büyüktür, herşeyden yücedir.
Elmalılı Hamdi Yazır
gayb-ü şehadeti bilen kebîri müteâl.
Diyanet Vakfı
O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir.
Abdulbaki Gölpınarlı
Gizliyi de bilen, açıkta olanı da bilen çok büyük ve yüce bir Tanrıdır.
Adem Uğur
O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir.
Ahmed Hulusi
Algılanamayan ve algılananın Aliym'idir! Kebiyr'dir (sonsuz mânâlar büyüklüğü sahibi), Mütealiy'dir (yüceliği her şeyi ihâta eder).
Ahmet Tekin
O duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini ve görülen âlemi bilir. Çok büyüktür. Yücelerden yücedir.
Ahmet Varol
(O) gaybı da görüneni de bilendir, büyüktür, yücedir.
Ali Bulaç
O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir.
Ali Fikri Yavuz
O, gaybı ve hazırı bilen çok büyük üstün varlıktır.
Bekir Sadak
(9-10) Goruleni de gorulmeyeni de bilen, yucelerin yucesi buyuk Allah'a gore, aranizdan sozu gizleyen ile, aciga vuran ve geceye burunerek gizlenip gunduzun ortaya cikan arasinda fark yoktur.
Celal Yıldırım
Görülmeyeni de, görüleni de bilendir. O, çok büyüktür, çok yücedir.
Diyanet Isleri (eski)
(9-10) Görüleni de görülmeyeni de bilen, yücelerin yücesi büyük Allah'a göre, aranızdan sözü gizleyen ile, açığa vuran ve geceye bürünerek gizlenip gündüzün ortaya çıkan arasında fark yoktur.
Fizilal-il Kuran
O, görülür görülmez, her şeyi bilen, yüceler yücesidir.
Gültekin Onan
O gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir.
Hasan Basri Çantay
O, görünmeyeni de, görüneni de bilendir, çok büyükdür, her şeyden yücedir O.
Hayrat Nesriyat
(O,) görünmeyeni de görüneni de hakkıyla bilendir; Kebîr (pek büyük)tür, Müteâl(herşeyden yüce)dir.
Ibni Kesir
Görüleni de, görülmeyeni de bilir. Yücelerin yücesidir.
Muhammed Esed
O, yaratılmışların duyu ve tasavvurlarının ötesinde olanları da, onların görüp gözleyebildikleri şeyleri de tam olarak bilmektedir. Büyük olan O'dur; var olan veya olması mümkün her şeyin/herkesin üstünde ve ötesinde olan O.
Ömer Nasuhi Bilmen
O (Hâlık-ı Zîşan) gizliyi de ve açıkta olanı da bilicidir. Pek büyüktür, her şeyden üstündür.
Ömer Öngüt
O görülmeyeni de bilir, görüleni de bilir. Çok büyüktür, yücedir.
Şaban Piriş
Gizliyi de ortada olanı da bilen, yücelerin yücesi büyük Allah’tır.
Suat Yıldırım
Gayb ve şehâdet alemini de, görünmeyen ve görünen âlemi de bilen, büyük ve yüce olan O’dur.
Tefhim-ul Kuran
O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir.
Ümit Şimsek
O görüneni de bilir, görünmeyeni de. O herşeyden büyük, herşeyden yücedir.
Diyanet Isleri
(O’na göre) içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüz ortaya çıkan eşittir.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Sizden sözü gizleyenle açığa vuran, gece gizlenenle gündüz açığa çıkan, O'nun açısından eşittir (hepsini görür ve bilir).
Elmalılı (sadelestirilmis)
Sizden sözü gizleyen ve açığa vuran; gece gizlenenle gündüz ortaya çıkan O'nun katında eşittir.
Elmalılı Hamdi Yazır
Ona içinizden sözü sirreden ve açığa vuran, gece gizlenen, gündüz, beliren müsavidir,
Diyanet Vakfı
Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen (onun ilminde) eşittir.
Abdulbaki Gölpınarlı
Sözünü gizleyeniniz de birdir onca, açıkça söyleyeniniz de, geceleyin saklanıp gizlenen de, gündüzün yoluna giden de.
Adem Uğur
Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen (onun ilminde) eşittir.
Ahmed Hulusi
Sizden düşüncesini içinde saklayan da açıkça konuşan da; gecenin zifirî karanlığındaki ile gündüzün aydınlığındaki de aynıdır (O'na)!
Ahmet Tekin
Sizden iyilik veya kötülüğü fısıldayarak gizli konuşanla, açıkça konuşan; gece saklı-gizli, gündüz alenen iyilik veya pervasızca kötülük yapan, isyana ve günaha batan güç ve iktidar sahipleri de O’nun tarafından bilinir.
Ahmet Varol
(O'na göre) sizden sözü gizleyen de açığa vuran da geceleyin gizlenen de gündüzün ortalıkta dolaşan da birdir.
Ali Bulaç
Sizden sözü saklı tutan da, onu açığa vuran da, geceleyin gizlenen de ve gündüzün ortaklıkta gezen de (O'nun katında bilme bakımından) birdir.
Ali Fikri Yavuz
İçinizden sözü nefsinde gizleyen ve onu açığa vuran, geceleyin saklanan ve gündüzün meydanda gezen (her şey Allah’ın ilminde farketmez) müsavidir.
Bekir Sadak
(9-10) Goruleni de gorulmeyeni de bilen, yucelerin yucesi buyuk Allah'a gore, aranizdan sozu gizleyen ile, aciga vuran ve geceye burunerek gizlenip gunduzun ortaya cikan arasinda fark yoktur.
Celal Yıldırım
Sizden sözünü gizleyen ve onu açığa vuran, geceleyin gizlenen, gündüzleyin beliren (her şey onun yanında) birdir, farketmez.
Diyanet Isleri (eski)
(9-10) Görüleni de görülmeyeni de bilen, yücelerin yücesi büyük Allah'a göre, aranızdan sözü gizleyen ile, açığa vuran ve geceye bürünerek gizlenip gündüzün ortaya çıkan arasında fark yoktur.
Fizilal-il Kuran
İçinizden sözünü gizli tutanla açıkça söyleyen, geceye bürünüp saklanan ile gündüzleyin ortalıkta gezen arasında O'nun için hiçbir fark yoktur.
Gültekin Onan
Sizden sözü saklı tutan da, onu açığa vuran da, geceleyin gizlenen de ve gündüzün ortaklıkta gezen de (O'nun katında bilme bakımından) birdir.
Hasan Basri Çantay
Sizden sözünü kim gizledi, kim onu açıkladı, gece (karanlığında) gizlenen, gündüz yoluna giden kimdir (Onun ilminde) birdir.
Hayrat Nesriyat
Sizden sözü gizleyenle, onu açığa vuran kimse ve geceleyin gizlenenle, gündüz vakti yürüyen kimse (O’nun ilminde) birdir.
Ibni Kesir
Aranızdan birisi; ister sözü gizlesin, ister açığa vursun, ister geceye bürünerek gizlensin, ister gündüzün ortaya çıksın; hiç fark yoktur.
Muhammed Esed
O'nun için sizden birinin düşüncesini saklamasıyla açığa vurması ya da (kötülüklerini) gecenin örtüsü altında gizlemesiyle bu kişinin gün ışığında (cüretle ortalıkta) dolaşması arasında bir fark yoktur.
Ömer Nasuhi Bilmen
Sizden sözünü gizleyen ve sözünü açıklayan ve geceleyin saklanan ile gündüzün meydana çıkan kimse (Cenâb-ı Hak'ka göre) müsavîdir.
Ömer Öngüt
Aranızdan birisi ister sözü gizlesin, ister açığa vursun; ister gece karanlığında gizlensin, ister gündüzün ortaya çıksın (O'nun nezdinde) aynıdır.
Şaban Piriş
İçinizden sözü saklayan ile, açığa vuran ve geceye bürünerek gizlenip gündüzün ortaya çıkan arasında fark yoktur.
Suat Yıldırım
Sizden sözünü gizleyenle, açıkça söyleyen, geceleyin gizlenenle gündüzün meydanda gezen O’nun bilmesi bakımından hep aynı durumdadır.
Tefhim-ul Kuran
Sizden sözü saklı tutan da, onu açığa vuran da, geceleyin gözlenen de ve gündüzün ortalıkta gezen de (O'nun katında bilme bakımından) birdir.
Ümit Şimsek
Sizden, sözünü gizleyen de Onun için birdir, açığa vuran da; gece saklanan da, gündüz ortada dolaşan da.
Diyanet Isleri
İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Her insan için önünden ve arkasından takip edenler vardır. Allah'ın emrinden dolayı onu gözetirler. Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez. Allah bir kavme de kötülük murad etti mi, artık onun geri çevrilmesine de imkan yoktur. Onlar için Allah'dan başka bir veli de bulunmaz.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Herkes için önünden ve arkasından takip eden melekler vardır, onu Allah'ın emriyle gözetirler. Muhakkak Allah bir topluluğa verdiğini onlar nefislerindekini bozmadıkça bozmaz! Bir topluluğa da Allah bir kötülük irade buyurdu mu artık onun geri çevrilmesine çare bulunmaz. Onlar için O'ndan başka bir vali de yoktur.
Elmalılı Hamdi Yazır
her biri için önünden ve arkasından ta'kıb eden Melâike vardır, onu Allahın emrinden dolayı gözetirler. Her halde Allah, bir kavme verdiğini onlar nefislerindekini bozmadıkça bozmaz, bir kavme de Allah, bir kötülük irade buyurdumu artık onun reddine çare bulunmaz, öyleya onlar için ondan başka bir vâli yok
Diyanet Vakfı
Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur.
Abdulbaki Gölpınarlı
Herkesin önünde, ardında, birbiri ardınca gelip giden melekler var, onu, Allah'ın emriyle koruyup gözetirler. Şüphe yok ki bir topluluk, ahlâkını değiştirmedikçe Allah o topluluğu değiştirmez. Allah, bir topluluğun kötülüğünü dilerse o kötülüğü geriye atmaya imkân yoktur ve onlara, ondan başka bir yardımcı da bulunamaz.
Adem Uğur
Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur.
Ahmed Hulusi
Onun (tüm açığa çıkardıklarını), önünden arkasından Allâh hükmüyle muhafaza eden (kaydeden) kesintisiz izleyici sistemi (kuvveleri - melekleri) vardır. . . Muhakkak ki Allâh, bir toplumun yaşam biçimini, onlar kendi nefslerini (anlayışlarını - değer yargılarını) değiştirmedikçe, değiştirmez! Allâh bir topluma bir felaket irade etti mi, artık onun geri çevrilmesi yoktur! Onlar için O'ndan başka yardım edici dost yoktur.
Ahmet Tekin
İnsanın önünde ve arkasında, Allah’ın var ettiği ve koruduğu düzenin gereği olarak kendisini koruyan ve davranışlarını zapta geçiren günlük nöbet tutmakla görevli koruma melekleri ve zabıt kâtibi melekler vardır.
Bir millet, sahip olduğu ilahî-insanî değerleri, benliğini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe, Allah o milletin elinde olan nimetleri değiştirmez, sosyal, siyasî ve ekonomik düzenlerini bozmaz. Allah toplumların başına hak ettikleri bir felâket getirmek, onları cezalandırmak istediği zaman da, artık bu felâketin, bu cezanın geri çevrilme imkânı yoktur. Onların Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden velileri, koruyucuları, yardım edenleri de bulunmaz.
Bir millet, sahip olduğu ilahî-insanî değerleri, benliğini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe, Allah o milletin elinde olan nimetleri değiştirmez, sosyal, siyasî ve ekonomik düzenlerini bozmaz. Allah toplumların başına hak ettikleri bir felâket getirmek, onları cezalandırmak istediği zaman da, artık bu felâketin, bu cezanın geri çevrilme imkânı yoktur. Onların Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden velileri, koruyucuları, yardım edenleri de bulunmaz.
Ahmet Varol
Onu (insanı) önünden ve arkasından izleyenler vardır ki kendisini Allah'ın emriyle korurlar. Bir topluluk kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.[2] Allah bir topluluğa kötülük (azap) dileyince de artık onu geri çevirmeye yol yoktur. Onların O'ndan başka velileri da yoktur.
Ali Bulaç
O'nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah'ın emriyle gözetip korumaktadırlar. Gerçekten Allah, kendi nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip bozmaz. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiç bir (biçimde imkan) yoktur; onlar için O'ndan başka bir veli yoktur.
Ali Fikri Yavuz
Her insan için, önünden ve arkasından takip eden Melekler vardır; onu Allah’ın emriyle korurlar. Muhakkak ki Allah bir topluma verdiği nimeti, onlar, kendilerindeki iyi hali fenalığa çevirmedikçe bozmaz. Bir topluma da Allah bir kötülük diledi mi, artık onun geri çevrilmesine hiç bir çare yoktur. O toplum için (kendilerine yardım edecek) Allah’dan başka bir yardımcı da yoktur.
Bekir Sadak
Ardinda ve onunde insanoglunu takip edenler vardir; Allah'in emriyle onu gozetirler. Bir millet kendini bozmadikca Allah onlarin durumunu degistirmez. Allah bir milletin fenaligini dileyince artik onun onune gecilmez. Onlar icin Allah'tan baska hami de bulunmaz.
Celal Yıldırım
Herbiri için önünden arkasından kendisini izleyen (görevli melek)ler vardır; onu Allah'ın emriyle korurlar. Bir millet (hayat kanununa uyup) kendi (ahlâk ve düzenini) değiştirmedikçe, Allah, onlar hakkındaki (hükmünü) değiştirmez. Allah bir millete fenalık yapmayı irâde buyurduğunda, artık onu geri çevirecek yoktur ve onlar için Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulunmaz.
Diyanet Isleri (eski)
Ardında ve önünde insanoğlunu takip edenler vardır; Allah'ın emriyle onu gözetirler. Bir millet kendini bozmadıkça Allah onların durumunu değiştirmez. Allah bir milletin fenalığını dileyince artık onun önüne geçilmez. Onlar için Allah'tan başka hamide bulunmaz.
Fizilal-il Kuran
İnsanı önünden ve arkasından izleyen (melekler) vardır, onu Allah'ın emri ile gözetlerler. Herhangi bir toplum tutumunu değiştirmedikçe Allah onun konumunu değiştirmez. Allah, bir toplumun herhangi bir kötülüğe uğramasını dileyince, onu hiç kimse önleyemez. İnsanların Allah'dan başka hiçbir koruyucusu, kayırıcısı yoktur.
Gültekin Onan
O'nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Tanrı'nın buyruğundan gözetip korumaktadırlar. Gerçekten Tanrı, kendi nefslerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar bir toplulukta olanı değiştirip bozmaz. Tanrı bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiç bir (biçimde imkan) yoktur; onlar için O'ndan başka bir veli yoktur.
Hasan Basri Çantay
Onun (ve her insanın) önünde, arkasında kendisini Allahın emriyle gözetleyecek ta'kibci (melek) ler vardır. Bir kavm, özlerindeki (güzel hal ve ahlâk) ı değişdirip bozuncaya kadar Allah şübhesiz ki onun (haalini) değişdirib bozmaz. Allah bir kavmin de fenalığını (azabını) diledi mi artık onun reddine hiç bir (çâre) yokdur: Onlar için Ondan (Allahdan) başka bir velî (ve yardım eden) de yokdur.
Hayrat Nesriyat
O kimseyi önünden ve arkasından ta'kib eden (melek)ler vardır; Allah’ın emriyle onu korurlar. Kendilerinde olan (iyi hâl)i değiştirmedikçe, şübhesiz ki Allah, bir kavme olan(ni'metin)i değiştirmez. Fakat Allah, bir kavme (kendi isyanları yüzünden) kötülük dilediği zaman, artık onu geri çevirecek kimse yoktur. Onlar için O’ndan başka bir dost da yoktur.
Ibni Kesir
Ardından ve önünden takib edenler vardır. Allah'ın emriyle onu gözetirler. Şüphesiz ki bir kavim, kendini değiştirmedikçe; Allah da onları değiştirmez. Ve Allah, bir kavimin fenalığını dileyince; artık onun önüne geçilemez. Allah'tan başka onları koruyacak birisi de bulunmaz.
Muhammed Esed
(Böyle biri sanıyor mu ki) kendisini önünden ve ardından izleyen (ve) onu Allah her ne ki takdir etmişse ona karşı koruyup gözeten refakatçileri vardır. Gerçek şu ki, insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden Allah onların durumunu değiştirmez; ve Allah insanlara (kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak) bir felaket tattıracağı zaman hiçbir şey bunun önünde duramaz: çünkü onların, kendilerini O'na karşı koruyabilecek kimseleri yoktur.
Ömer Nasuhi Bilmen
Onun için önünden ve arkasından takibeden (melekler) vardır ki, onu Allah'ın emriyle muhafaza ederler ve şüphe yok ki, Allah Teâlâ, herhangi bir kavimdeki hali değiştirmez, onlar kendi nefislerindekini değiştirmedikçe. Ve Allah Teâlâ bir millete bir fenalık murad edince de artık onu geri bırakacak yoktur. Ve onlar için O'ndan başka bir yardımcı da yoktur.
Ömer Öngüt
Önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirmez. Allah bir millet için kötülük dilediği zaman, artık onu geri çevirecek bir kuvvet yoktur. Onlar için Allah'tan başka bir veli (yardımcı) da yoktur.
Şaban Piriş
İnsanoğlunu arkasında ve önünde takip edenler vardır; Allah’ın emriyle onu gözetirler. Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah bir toplumun kahrını dileyince artık o geri döndürülemez. Onların Allah’tan başka koruyucusu da yoktur.
Suat Yıldırım
O insanın önünde ve ardında devamlı sûretle nöbetleşerek görevlendirilen melekler vardır. Bunlar, Allah’ın emrinden ötürü, onu koruyup kollarlar. Bir toplum kendinde olan durumu değiştirmedikçe, hiç şüphe yok ki, Allah da o toplumda olan hali değiştirmez. Allah bir toplum için de kötülük irade buyurdu mu, onu geri çevirecek kuvvet yoktur. Artık Allah’ın dışında onları himaye edecek kimse olamaz.
Tefhim-ul Kuran
Onun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah'ın emriyle gözetip korumaktadırlar. Gerçekten Allah, kendi nefis (öz) lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip bozmaz. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiç bir (biçimde imkân) yoktur; onlar için O'ndan başka bir veli yoktur.
Ümit Şimsek
İnsanın önünde ve arkasında, Allah'ın emriyle onu izleyen ve koruyan melekler vardır. Bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah da onlara verdiğini değiştirmez. Allah bir topluluk için kötülük murad ettiğinde ise, artık onun geri çevrilişi yoktur; onlar için Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da olmaz.
Diyanet Isleri
O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve o yağmur yüklü bulutları meydana getiren O'dur.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve ağırlıklı bulutları meydana getiren O'dur.
Elmalılı Hamdi Yazır
odur ki size korku ve ümid içinde şimşek gösterir, ve o ağırlıkla bulutları inşa eder
Diyanet Vakfı
O, size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve (yağmur dolu) ağır bulutları meydana getirendir.
Abdulbaki Gölpınarlı
Öyle bir Tanrıdır ki sizi korkutan ve umduran şimşeği o çaktırır ve yağmurla dolu ağır bulutları o meydana getirir.
Adem Uğur
O, size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve (yağmur dolu) ağır bulutları meydana getirendir.
Ahmed Hulusi
"HÛ", ki size korku ve umut olarak şimşeği (beyninizde bir an parlayan bir fikri) gösteren, (ilim ve marifet ile) yüklü bulutları inşa eden. . . ("Size korku ve ümit. . . " diye başlayan bu ve sonraki âyetler benzetme yoluyla insandaki çeşitli hâlleri anlatmasına rağmen, birçokları tarafından gerçekten göksel olaylar olarak anlaşılmıştır. A. H. )
Ahmet Tekin
O, size, korku ve ümit içinde şimşeği gösteren, yağmur yüklü ağır bulutları meydana getirendir.
Ahmet Varol
Size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren, ağır bulutları oluşturan O'dur.
Ali Bulaç
O size şimşeği korku ve umut olarak gösteren, (yağmur yüklü) ağırlaşmış bulutları (inşa edip) ortaya çıkarandır.
Ali Fikri Yavuz
Size korku ve ümid içinde şimşek gösteren, yağmur yüklü bulutları meydana getiren O’dur.
Bekir Sadak
Korku ve umide dusurmek icin size simsegi gosteren, yagmurla yuklu bulutlari meydana getiren O'dur.
Celal Yıldırım
O öyle kudrettir ki, korku ve ümit (duygusunu vermek için) şimşeği (oluşturup) size gösterir. Yağmurla ağırlaşan (yüklü) bulutları oluşturur.
Diyanet Isleri (eski)
Korku ve ümide düşürmek için size şimşeği gösteren, yağmurla yüklü bulutları meydana getiren O'dur.
Fizilal-il Kuran
Şimşeği size hem korku ve hem de umut kaynağı olarak gösteren, yağmur yüklü bulutları oluşturan odur.
Gültekin Onan
O size şimşeği korku ve umut olarak gösteren, (yağmur yüklü) ağırlaşmış bulutları (inşa edip) ortaya çıkarandır.
Hasan Basri Çantay
O, size korku ve ümîd salarak şimşeği gösteren, (yağmurla ağırlaşmış) yüklü bulutları peyda edendir.
Hayrat Nesriyat
Size korku ve ümid içinde şimşeği gösteren ve (yağmur) yüklü bulutlarımeydana getiren O’dur.
Ibni Kesir
O'dur, korku ve ümide düşürmek için size, şimşeği gösteren ve yağmur yüklü bulutları meydana getiren.
Muhammed Esed
(Hem) Korkuyu, (hem de) umudu tattırmak için size şimşeği gösterip (yağmur) yüklü bulutları çağıran O'dur;
Ömer Nasuhi Bilmen
O, o (Hâlık-ı Azîm) dir ki, size korku ve ümit için şimşeği gösterir ve ağır ağır bulutları yaratır.
Ömer Öngüt
O ki, size korku ve ümit içinde şimşeği gösterir ve ağır bulutlar meydana getirir.
Şaban Piriş
Korku ve ümide düşürmek için size şimşeği gösteren, yağmurla yüklü bulutları vareden O’dur.
Suat Yıldırım
Size şimşeği göstererek, hem korku hem ümit verir, yağmur yüklü ağır bulutlar oluşturur.
Tefhim-ul Kuran
O size şimşeği korku ve umut olarak gösteren, (yağmur yüklü) ağırlaşmış bulutları (inşa edip) ortaya çıkarandır.
Ümit Şimsek
Size hem korku, hem ümit içinde şimşeği gösteren ve ağır bulutları inşa eden de Odur.
Diyanet Isleri
Gök gürlemesi O’na hamd ederek tespih eder. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Gök gürültüsü O'na hamd ile, melekler de O'nun korkusundan dolayı O'nu tesbih ederler. O yıldırımlar gönderir, onunla dilediğini çarpar. Onlar Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa Allah'ın çarpması pek çetindir.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Gök gürültüsü O'na hamd ile tesbih eder; melekler de korkusundan. Yıldırımlar gönderir de onunla dilediğini çarpar; onlar ise Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa O'nun gücü çok şiddetlidir.
Elmalılı Hamdi Yazır
Ra'd hamdile tesbih eyler, Melekler de korkusundan, ve saıkalar gönderir de onunla dilediğini çarpar, onlarsa Allah hakkında mücadele ediyorlardır, halbuki onun muhavvilesi çok şiddetlidir
Diyanet Vakfı
Gök gürültüsü Allah'ı hamd ile tesbih eder. Melekler de O'nun heybetinden dolayı tesbih ederler. Onlar, Allah hakkında mücâdele edip dururken O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şiddetli olandır.
Abdulbaki Gölpınarlı
Gök gürültüsü, hamdederek tenzîh eder onu, melekler de korkularından tenzîh ederler ve yıldırımları yollar da dilediğine isâbet ettirir ve hâlâ da onlar, Allah hakkında çekişip dururlar ve onun birdenbire gelen azâbı pek kuvvetlidir, pek çetin.
Adem Uğur
Gök gürültüsü Allah'ı hamd ile tesbih eder. Melekler de O'nun heybetinden dolayı tesbih ederler. Onlar, Allah hakkında mücâdele edip dururken O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şiddetli olandır.
Ahmed Hulusi
Ra'd (gök gürültüsü - İnsan-ı Kâmil'in düşünsel boyutta keşfettikleri {salsal-i ceres, Abdülkerîm Ciylî, İnsan-ı Kâmil}) O'nun Hamdı olarak tespih eder; Melekler (kâinatta - insanda mevcut kuvveler) ise O'nun hükümranlığı altında (tespih eder - kulluklarını yerine getirir). . . Onlar, Allâh hakkında (benlikten kaynaklanan fikirle) mücadele edip dururlarken; (O) yıldırımları (hakikati bilgisinin çarpmasını) irsâl eder de, onlarla, dilediğine bunu yaşatır! O, Şediyd ül Mıhal'dır (şiddetle uygulanan Sünnetullah sistemi vardır; değiştirilmesi müdahale edilmesi mümkün olmayan).
Ahmet Tekin
Gök gürültüsü hamd ile Allah’ı tesbih eder. Melekler de onun heybetinden dolayı onu tesbih ederler. Onlar Allah ile ilgili konularda tartışırlarken, O yıldırımlar gönderir, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri yıldırımlarla çarpar. Allah’ın kuvveti, tedbiri ve takdiri çok muhkemdir.
Ahmet Varol
Gök gürültüsü övgüsüyle melekler de O'na olan korkularından O'na tesbih ederler. O, yıldırımlar göndererek onları dilediğine çarpar. Onlar Allah hakkında tartışmaya giriyorlar. Oysa O azaplandırması (darbesi) pek çetin olandır.
Ali Bulaç
Gök gürültüsü O'nu hamd ile, melekler de O'na olan korkularından tesbih ederler.. O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında çekişip tartışırlar. O, gücü (ve cezası) pek çetin olandır.
Ali Fikri Yavuz
Gök gürültüsü, Allah’a hamd ile, Melekler de, Allah’dan korkarak tesbîh ederler. Allah yıldırımlar gönderip onunla dilediğini çarpar. Böyle iken, o kâfirler, hadlerini bilmezler de Allah hakkında mücadele ederler. Halbuki Allah’ın karşılık darbesi pek şiddetlidir.
Bekir Sadak
O'nu, gok gurlemesi hamd ile, melekler de korkularindan tesbih ederler. Onlar pek kuvvetli olan Allah hakkinda cekisirken, O, yildirimlari gonderir de onlarla diledigini carpar.
Celal Yıldırım
Ra'd = gök gürlemesi hamd ile, melekler ise (ilâhî kudretin, azamet ve yüceliğinin) korkusundan tesbîh ederler. Onlar, Allah hakkında tartışıp sürtüşürlerken. O, yıldırımlar gönderir de, onu dilediğine dokundurur. Oysa O, çekişme ve ceza vermekte çok şiddetlidir.
Diyanet Isleri (eski)
O'nu, gök gürlemesi hamd ile, melekler de korkularından tesbih ederler. Onlar pek kuvvetli olan Allah hakkında çekişirken, O, yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar.
Fizilal-il Kuran
O'nu gök gürültüsü övgü ile ve melekler korku içinde tesbih ederler, noksanlıklardan uzak tutarlar. O yıldırımlar salarak bunlarla dilediklerini çarpar. Allah'ın sillesi son derece sert olduğu halde, onlar O'nun hakkında tartışıyorlar.
Gültekin Onan
Gök gürültüsü O'nu hamd ile melekler de O'na olan korkularından tesbih ederler... O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Tanrı hakkında çekişip tartışırlar. O, gücü (ve cezası) pek çetin olandır.
Hasan Basri Çantay
Gök gürültüsü Onu (ya'ni Allâhı) hamd ile, melekler de Ondan korkusuna tesbîh eder (ler). O, yıldırımlar gönderib onunla kimi dilerse çarpar, öldürür. Halbuki onlar Allah hakkında mücâdele edib duruyorlardır. O, kudret ve azabından çetindir.
Hayrat Nesriyat
Ve ra'd (gök gürültüsü) O’na hamd ile (tesbîh ederken), melekler de O’nun korkusundan (yine O’nu) tesbîh eder(ler)! Hem (O,) yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar; böyleyken onlar (hâlâ) Allah hakkında mücâdele ediyorlar! Hâlbuki O,(düşmanlarına karşı) azâbı pek şiddetli olandır.
Ibni Kesir
Gökgürültüsü; hamd ile, melekler de korku ile O'nu tesbih eder. O, yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Halbuki onlar; Allah hakkında tartışıyorlardı. O, kudretinde pek çetin olandır.
Muhammed Esed
gök gürlemesi O'nun sınırsız kudret ve yüceliğini övgüyle anmakta; melekler de korku ve sakınma içinde bunu yapmaktalar. Ve O yıldırımları gönderip onlarla dilediğini çarpmaktadır. (Hal böyleyken) onlar yine de Allah hakkında tartışıp duruyorlar; hem de O('nun), kavranamaz ince ve derin planını gerçekleştirmek için sınırsız bir kudrete sahip olduğu ortada olduğu halde!
Ömer Nasuhi Bilmen
Ve gök gürlemesi O'na hamd ile, melekler de O'nun korkusundan tesbihte bulunurlar. Ve yıldırımları gönderir, onları dilediğine hemen isabet ettirir. Böyle iken o kâfirler Allah hakkında mücadelede bulunurlar. Halbuki, O'nun kuvveti pek şiddetlidir.
Ömer Öngüt
Gök gürültüsü Allah'ı hamd ile, melekler de korkusundan O'nu tesbih ederler. Yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Halbuki O kudreti pek çetin olandır.
Şaban Piriş
Gök gürültüsü hamd ederek, melekler de korku ile O’nu tenzih ederler. Onlar Allah hakkında tartışırlarken; O, yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar. O, şiddetle cezalandırandır.
Suat Yıldırım
Gök gürlemesi hamd ile O’nu takdis ve tenzih eder. Melekler de duydukları saygıdan ötürü O’nu takdis ve tenzih ederler. O yıldırımlar gönderir, onlarla dilediği kimseleri çarpar. Durum bu iken onlar hâlâ Allah hakkında birbirleriyle tartışıp, ileri geri konuşurlar. Halbuki O’nun cezası pek çetindir.
Tefhim-ul Kuran
Gök gürültüsü O'nu hamd ile, melekler de O'na olan korkularından tesbih ederler.. O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında çekişip tartışırlar. O, gücü (ve cezası) pek çetin olandır.
Ümit Şimsek
Gök gürültüsü hamd ile, melekler Allah korkusuyla Onu tesbih eder. O, yıldırımlar gönderir de dilediğini onunla çarpar. Onlar ise hâlâ Allah hakkında tartışıp duruyorlar. Halbuki Allah'ın cezası pek çetindir.
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ وَقَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِمُ الْمَثُلاَتُ وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ لِّلنَّاسِ عَلَى ظُلْمِهِمْ وَإِنَّ رَبَّكَ لَشَدِيدُ الْعِقَابِ (٦)
وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْلآ أُنزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِّن رَّبِّهِ إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرٌ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ (٧)
اللّهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ أُنثَى وَمَا تَغِيضُ الأَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُ وَكُلُّ شَيْءٍ عِندَهُ بِمِقْدَارٍ (٨)
عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْكَبِيرُ الْمُتَعَالِ (٩)
سَوَاء مِّنكُم مَّنْ أَسَرَّ الْقَوْلَ وَمَن جَهَرَ بِهِ وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِاللَّيْلِ وَسَارِبٌ بِالنَّهَارِ (١٠)
لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ (١١)
هُوَ الَّذِي يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنْشِئُ السَّحَابَ الثِّقَالَ (١٢)
وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِهِ وَالْمَلاَئِكَةُ مِنْ خِيفَتِهِ وَيُرْسِلُ الصَّوَاعِقَ فَيُصِيبُ بِهَا مَن يَشَاء وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللّهِ وَهُوَ شَدِيدُ الْمِحَالِ (١٣)