(80) Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuk sırasında, gerekse konup yerleştiğiniz günlerde kolayca taşıyabileceğiniz barınaklar ve yünlerinden, yapağılarından, kıllarından da bir süreye kadar kullanacağınız, giyim, ev eşyası ve ticaret malı yarattı.
(81) Allah, yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı; size dağlardan siperler yaptı; sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve sizi savaşta koruyacak giysiler yaptı. Böylece O, samimi müslüman olasınız diye, üzerinize olan nimetini tamamlayacaktır.
(82) Buna karşı eğer yüz çevirirlerse, artık senin üzerine düşen ancak açık tebliğdir.
(83) Allah'ın nimetini tanırlar, sonra da onu inkar ederler. Çoğu kafir kimselerdir.
(84) Bir gün gelecek, her ümmetten bir şahit getireceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de özürleri kabul edilecektir.
(85) O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık ne azaptan hafifletilecek, ne de kendilerine mühlet verilecek
(86) Allah'a ortak koşanlar, ortaklarını gördüklerinde: «Ey Rabbimiz, işte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır.» diyecekler. Onlar da kendilerine: «Siz kesinlikle, yalancılarsınız!» sözünü fırlatacaklardır.
(87) Ve o gün Allah'a teslimiyet göstermişler, bütün uydurdukları ortaklar kendilerini bırakarak kaybolup gitmişlerdir.
Diyanet Isleri
Allah, size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek göç gününüzde, gerek ikamet gününüzde kolayca taşıyacağınız evler; onların yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar yararlanacağınız ev eşyası ve geçimlikler meydana getirdi.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuğunuzda ve gerekse konaklama zamanlarınızda kolayca taşıyacağınız hafif evler (çadırlar v.s.) ve yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (giyinecek, kuşanacak, serilecek ve döşenecek) bir eşya ve ticaret malı yaptı.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuk sırasında, gerekse konup yerleştiğiniz günlerde kolayca taşıyabileceğiniz barınaklar ve yünlerinden, yapağılarından, kıllarından da bir süreye kadar kullanacağınız, giyim, ev eşyası ve ticaret malı yarattı.
Elmalılı Hamdi Yazır
Allah size evlerinizden bir mesken yaptı ve en'am derilerinden size gerek göç gününüzde ve gerek ikametiniz gününde hafif hafif taşıyacağınız evler ve yünlerinden yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar (giyinecek, kuşanacak, serilecek, döşenecek) bir esas ve (ticaret edilecek) bir meta' yaptı
Diyanet Vakfı
Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı ve sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerekse konaklama gününüzde, kolayca taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (faydalanacağınız) bir ev eşyası ve bir ticaret malı meydana getirdi.
Abdulbaki Gölpınarlı
Ve Allah, evlerinizi oturma ve dinlenme yeri yaptı ve davarların derilerinden, göç gününüzde de, konak gününüzde de taşıyabileceğiniz çadırlar yapmanızı sağladı ve yünlerinden, yapağılarından, tüylerinden bir zamâna dek kullanacağınız ve alıp satacağınız eşyâlar meydana getirmenizi temîn etti.
Adem Uğur
Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı ve sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerekse konaklama gününüzde, kolayca taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (faydalanacağınız) bir ev eşyası ve bir ticaret malı meydana getirdi.
Ahmed Hulusi
Allâh evlerinizi sizin için huzur ve güvenle yaşam ortamı kıldı. . . Sizin için hayvanların derilerinden, yolculukta veya oturmak için kolayca taşıyıp kullanacağınız çadırlar; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından ev-giyim eşyası ve muayyen bir süreye kadar faydalanma nasip etti.
Ahmet Tekin
Allah, evlerinizi, sizin için bir huzur ve sükûn yeri haline getirdi. Sizin için, hayvanların derilerinden, gerek yolculuğunuzda, gerekse konaklama gününüzde, kolayca taşıyacağınız evler, çadırlar; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından, bir süre faydalanacağınız giyim ve ev eşyası, ticaret malı elde etmenizi sağladı.
Ahmet Varol
Allah size evlerinizi barınak yaptı. Size hayvanların derilerinden göç gününüzde de, konaklama gününüzde de kolayca taşıyabileceğiniz (hafif) evler yaptı. Yünlerinden, kıllarından ve tüylerinden de bir süreye kadar (kullanabileceğiniz) ev eşyaları ve ticaret malları (yaparsınız).
Ali Bulaç
Allah, size evlerinizi (içinde) "güvenlik ve huzur bulacağınız yerler" kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler, döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.
Ali Fikri Yavuz
Allah, size evlerinizi bir barınak yaptı. Hem göç gününüzde, hem ikâmetiniz gününde; davar derilerinden hafifçe taşıyacağınız çadırlarla, (onların) yünlerinden, yapağılarından, kıllarından da, eskiyecek bir zamana kadar, size (elbise, halı, kilim gibi) eşya ve ticaret malı yaptı.
Bekir Sadak
Allah size evlerinizi dinlenme yeri kildi. Hayvanlarin derilerinden, yolculukta ve ikamet zamanlarinizda kolayca tasiyacaginiz evler; yun, tuy ve killarindan bir sure kullanacaginiz giyimlikler ve gecimlikler var etmistir.
Celal Yıldırım
Allah, evlerinizi size huzur duyma, dinlenme yeri kıldı. Davarların derilerinden, göç ettiğiniz gün ve konup eyieştiğiniz gün hafif taşıyabileceğiniz (çadır) evler yaptı. Yünlerinden, tüylerinden, kıllarından bir süreye kadar (kullanabilmeniz için) giyimlikler ve (ticarî) geçimlikler sundu.
Diyanet Isleri (eski)
Allah size evlerinizi dinlenme yeri kıldı. Hayvanların derilerinden, yolculukta ve ikamet zamanlarınızda kolayca taşıyacağınız evler; yün, tüy ve kıllarından bir süre kullanacağınız giyimlikler ve geçimlikler var etmiştir.
Fizilal-il Kuran
Allah, evlerinizi size barınak yaptı. Süt hayvanlarından gerek geziye çıktığınız ve gerekse beldelerinizde oturduğunuz günlerde kolayca taşıyabileceğiniz çadırlar yaptı. Bu hayvanların yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından yaşama sürenizin bitimine kadar yararlanabileceğiniz çeşitli giyim ve kullanım eşyası yapmanızı sağladı.
Gültekin Onan
Tanrı, size evlerinizi (içinde) 'güvenlik ve huzur bulacağınız yerler' kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler, döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.
Hasan Basri Çantay
Allah evlerinizden size huzur ve sükûn (yeri) yapdı. Sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerek konduğunuz günde hafifçe taşıyacağınız (portatif) evler; yünlerinden, yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar (kullanmanız için) giyimlik (ler), döşemelik (ler) ve ticâret kumaş (lar) ı verdi.
Hayrat Nesriyat
Hem Allah, size evlerinizi sükûnet bulacak bir yer yaptı ve size sağmal hayvanların derilerinden, göç zamânınızda ve ikamet zamânınızda hafifçe taşıyacağınız evler (çadırlar) ve yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından bir zamâna kadar(kullanacağınız) giyimlik (ve döşemelik) eşyâlar ve ticâret malları yaptı.
Ibni Kesir
Allah evlerinizi sizin için bir huzur ve sükun yeri yaptı ve size hayvan derilerinden; gerek göç gününde gerek konduğunuz günde hafifçe taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar giyimlik, döşemelik ve ticaret kumaşı verdi.
Muhammed Esed
Ve size, dinlenme yeri olarak kendinize ev (yapma imkan ve yeteneğini) veren; size, hayvanların derilerinden, konup göçerken kolayca taşıyabileceğiniz barınaklar; (kaba) yünlerinden, ince yumuşak yünlerinden ve kıllarından dayanıklı ev eşyası ve daha kısa süreli kullanımlar için başka eşyalar (yapma imkan ve becerisini) bahşeden de Allah'tır.
Ömer Nasuhi Bilmen
Ve Allah sizin için evlerinizden birer mesken kıldı ve sizin için ehli hayvanat derilerinden evler yaptı. Onları gerek göç gününde ve gerek ikametiniz gününde hafifçe bulursunuz. Ve onların yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından bir zamana kadar bir ev eşyası ve bir ticaret malı vücuda getirdi.
Ömer Öngüt
Allah evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı. Sizin için davar derilerinden, gerek göç ettiğinizde ve gerekse konakladığınızda hafifçe taşıyacağınız evler (çadırlar) meydana getirdi. Onların yün ve yapağılarından, kıllarından bir süreye kadar ev eşyaları ve ticaret metâı vâretti.
Şaban Piriş
Allah, evlerinizi sizin için huzur yeri kıldı. Size hayvanların derisinden, yolculuğunuzda ve oturduğunuzda kolayca taşıyacağınız evler ve onların yününden, tüyünden ve kıllarından belli bir süre kullanacağınız, ev eşyası ve değerli mallar hazırladı.
Suat Yıldırım
Allah evlerinizi sizin için bir huzur ocağı yaptı. Davarların derilerinden de, gerek göçtüğünüz, gerek konakladığınız günlerde sizin için taşınması kolay evler (çadırlar, portatif evler) nasib etti. O davarların yünlerinden, tüylerinden veya kıllarından bir süreye kadar faydalanacağınız giyilecek, döşenecek ve kullanılacak eşyalar yapma imkânı verdi.
Tefhim-ul Kuran
Allah, size evlerinizi (içinde) «güvenlik ve huzur bulacağınız yerler» kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem de yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler, döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.
Ümit Şimsek
Allah evlerinizi size bir huzur mekânı yaptı; davarların derilerinden, hem göç ve hem de yerleşme zamanlarınızda kolayca taşıyabileceğiniz çadırlar nasip etti; onların yünlerinden, yapağılarından, kıllarından da bir süre yararlanacağınız eşyalar verdi.
Diyanet Isleri
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve dağlarda da sizin için barınaklar var etti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar verdi. Böylece Allah, müslüman olasınız diye üzerinizde olan nimetini tamamlıyor.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı. İşte böylece Allah müslüman olasınız diye üzerinize nimetini tamamlamaktadır.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Allah, yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı; size dağlardan siperler yaptı; sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve sizi savaşta koruyacak giysiler yaptı. Böylece O, samimi müslüman olasınız diye, üzerinize olan nimetini tamamlayacaktır.
Elmalılı Hamdi Yazır
Allah halkettiği şeylerden sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlardan siperler yaptı, hem sizi sıcaktan vikaye edecek esvablar hem de harbde vikaye edecek esvablar yaptı, bu suretle üzerinizde olan ni'metini tamamlıyacak ki siz halıs müsliman olup selâmet neşredesiniz
Diyanet Vakfı
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı. İşte böylece Allah, müslüman olmanız için üzerinize nimetini tamamlıyor.
Abdulbaki Gölpınarlı
Ve Allah, yarattığı şeylerden gölgeler halketti size ve dağlarda kovuklar, mağaralar meydana getirdi sizin için, sizi sıcaktan, soğuktan koruyacak elbiseler, savaşta zarardan koruyacak zırhlar yapmanızı da sağladı. Ona teslîm olmanız için nîmetlerini böylece tamamlar size.
Adem Uğur
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı. İşte böylece Allah, müslüman olmanız için üzerinize nimetini tamamlıyor.
Ahmed Hulusi
Allâh, yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlardan sığınıp barınılacak yerler oluşturdu; sizin için, sizi sıcaktan koruyan elbiseler ve savaşta koruyan zırhlar yarattı. . . İşte böylece üzerinize nimetini tamamlıyor ki müslimler olasınız!
Ahmet Tekin
Allah yarattıklarından sizin için gölgeler var etti. Dağlarda da sizin için barınaklar, mağaralar yaptı. Sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yapmayı öğretti. Bunları yarattığı, planladığı gibi, Allah size nimetini, muhtaç olduğunuz şeyleri tamamlıyor. Umulur ki, varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim edip hükmüne razı olursunuz.
Ahmet Varol
Allah yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu ve dağlarda sizin için barınaklar varetti. Yine sizi sıcaktan koruyan elbiseler ve savaşta sizi koruyacak giyecekler varetti. İşte O size nimetini böyle tamamlamaktadır; umulur ki teslim olursunuz.
Ali Bulaç
Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar, siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.
Ali Fikri Yavuz
Allah, yarattığı (ev, ağaç ve bulut gibi) şeylerden size gölgeler yaptı; size dağlardan siperler yaptı; size, kendinizi sıcak ve soğuktan koruyacak elbiselerle, harbde sizi koruyacak zırhlı giyim eşyası yaptı. İşte böylece Allah, üzerinizde olan nimetini tamamlıyor ki, emirlerine boyun eğip itaat edesiniz.
Bekir Sadak
Allah yarattiklarindan size golgeler yapmis; daglarda siginacaginiz barinaklar var etmis, sizi sicaktan koruyacak elbiseler, harpte sizi koruyacak zirhlar vermistir. Size olan nimetini musluman olasiniz diye iste bu sekilde tamamlamaktadir.
Celal Yıldırım
Allah yarattığı şeylerin bir kısmında size gölgeler, dağların bir kısmında size sığınacak yuvalar yaptı ; sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve (savaşta) sizi koruyacak (zırh ve benzeri) giysiler var kıldı. O'na teslimiyet gösteresiniz diye böylece nîmetini size tamamlar.
Diyanet Isleri (eski)
Allah yarattıklarından size gölgeler yapmış; dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harpte sizi koruyacak zırhlar vermiştir. Size olan nimetini müslüman olasınız diye işte bu şekilde tamamlamaktadır.
Fizilal-il Kuran
Allah, yarattıklarından size gölgeler sağladı; dağlarda sığınacağınız mağaralar varetti; size sıcaktan koruyucu elbiseler ile düşmanlarınızın darbelerinden koruyucu zırhlar sağladı. Böylece size yönelik nimetlerini tamama erdiriyor ki, ola ki buyruklarına uyasınız.
Gültekin Onan
Tanrı, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar, siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.
Hasan Basri Çantay
Allah, yaratdıklarından sizin için gölgeler yaydı. Dağlardan size yuvalar, siperler yapdı. Haraaretden sizi koruyacak libaslar, harbde sizi vikaaye edecek (demirden) giyimler yapdı. İşte O, bu suretle üzerinizdeki ni'metini tamamlıyor. Tâki (Ona) teslîmiyyetle itaat edesiniz.
Hayrat Nesriyat
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler de yaptı, hem sizin için dağlardan barınaklar kıldı ve sizi sıcaktan muhâfaza edecek elbiseler ve savaş(lar)ınızda sizi koruyacak zırhlar yaptı. Böylece üzerinizde olan ni'metini tamamlar ki, Müslüman olasınız.
Ibni Kesir
Allah; yaratıklarından sizin için gölgeler yapmış, dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harbde muhafaza edecek zırhlar vermiştir. Müslüman olasınız diye, size olan nimetini işte böylece tamamlamıştır.
Muhammed Esed
Ve yarattığı bütün öteki şeyler arasında, size (çeşit çeşit) gölgelikler, sığınaklar ayıran; dağlarda gizlenme, saklanma yerleri bahşeden ve sizi sıcağa (ve soğuğa) karşı koruyacak elbiseler; (karşılıklı) saldırılarınıza karşı koruyacak (savaş) giysileri (yapma imkan ve becerisini) veren (de) Allah'tır. O size bahşettiği nimeti işte böyle her yönden tam tutmaktadır ki belki O'na boyun eğer de kurtulursunuz.
Ömer Nasuhi Bilmen
Ve Allah Teâlâ yarattığı şeylerden sizin için gölgeler de yaptı ve sizin için dağlardan yuvalar yaptı ve sizin için libaslar yaptı ki sizi hararetten korurlar. Ve libaslar ki, sizi savaşlarınızda koruyacaklardır. İşte böyle nîmetini sizin üzerinize tamam eder, tâ ki siz İslâmiyet'e eresiniz.
Ömer Öngüt
Allah yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar vâretti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar verdi. İşte böylece Allah, müslüman olmanız için size olan nimetini tamamlıyor.
Şaban Piriş
Allah yine sizin için yarattığı şeylerden gölgeler, dağlardan sığınaklar ve sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve tehlikeden koruyacak zırhlar vermiştir. Kendisine teslimiyet arzedesiniz diye, üzerinizdeki nimetini işte böyle tamamlar.
Suat Yıldırım
Allah yarattığı şeylerin bir kısmında size gölgelikler, dağlarda da sizin için barınaklar yaptı. Sizi sıcaktan ve soğuktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar var etti. Böylece Allah üzerinizdeki nimetlerini tamamlar ki O’na teslimiyetle itaat edesiniz.
Tefhim-ul Kuran
Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar, siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.
Ümit Şimsek
Allah, yarattıklarından size gölgeler verdi; size dağlardan sığınaklar verdi; sizi sıcaktan koruyan elbiseler verdi; sizi savaşın şiddetinden koruyan zırhlar verdi. Ona teslim olarak esenliğe kavuşmanız için, üzerinizdeki nimetini Allah işte böyle kemale erdiriyor.
Diyanet Isleri
Ey Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Buna rağmen eğer yüz çevirirlerse, ey Muhammed! Artık sana düşen sadece açık bir şekilde tebliğden ibarettir.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Buna karşı eğer yüz çevirirlerse, artık senin üzerine düşen ancak açık tebliğdir.
Elmalılı Hamdi Yazır
Buna karşı eğer yüz çevirirlerse artık senin üzerine düşen ancak tebliğ-i beliğdir
Diyanet Vakfı
(Ey Resûlüm!) Yine de yüz çevirirlerse, artık sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir.
Abdulbaki Gölpınarlı
Bütün bunlara rağmen yüz çevirirlerse şüphe yok ki sana düşen vazîfe, açıkça tebliğden ibârettir.
Adem Uğur
(Ey Resûlüm!) Yine de yüz çevirirlerse, artık sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir.
Ahmed Hulusi
(Rasûlüm) eğer yüz çevirirlerse senden, sana düşen sadece apaçık tebliğdir!
Ahmet Tekin
Yine de İslâm’a sırtlarını çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak halkı istedikleri istikamette yönlendirmeyi sürdürürlerse Allah’ın azâbından kurtulamazlar. Senin açık seçik tebliğden başka bir sorumluluğun yok.
Ahmet Varol
Ancak onlar yüz çevirirlerse artık senin üzerine düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
Ali Bulaç
Fakat onlar yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.
Ali Fikri Yavuz
Eğer buna karşı yine yüz çevirirlerse (islâmı kabul etmezlerse), ey Rasûlüm, senin üzerine düşen ancak açık bir tebliğdir. (Bu âyet-i kerime kıtal âyetinden önce nâzil olmuştur).
Bekir Sadak
Eger yuz cevirirlerse, sana dusenin sadece acikca teblig oldugunu bil.
Celal Yıldırım
Bunca nimetlere rağmen yüzçevirirlerse, sana düşen (ancak) açık teblîğdir.
Diyanet Isleri (eski)
Eğer yüz çevirirlerse, sana düşenin sadece açıkça tebliğ olduğunu bil.
Fizilal-il Kuran
Eğer onlar sana sırt çevirirlerse senin görevin, buyruklarımızı onlara açıkça duyurmaktan ibarettir.
Gültekin Onan
Fakat onlar yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.
Hasan Basri Çantay
Eğer yine yüz çevirirlerse artık senin üzerine düşen ancak apaçık bir tebliğden ibâretdir.
Hayrat Nesriyat
(Habîbim, yâ Muhammed!) Buna rağmen eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen ancak apaçık bir tebliğdir.
Ibni Kesir
Eğer yüz çevirirlerse; sana düşen, ancak açıkça tebliğdir.
Muhammed Esed
Fakat, (ey Peygamber, eğer senden) yüz çevirirlerse, unutma ki, senin görevin sadece, (sana vahyolunan) mesajı açıkça duyurmaktan ibarettir.
Ömer Nasuhi Bilmen
Eğer onlar yine yüz çevirirlerse artık senin üzerine olan, apaçık bir tebliğden ibarettir.
Ömer Öngüt
Resulüm! Yine de yüz çevirirlerse, sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir.
Şaban Piriş
Buna rağmen yine de yüz çevirirlerse, O zaman sana düşen açıkça tebliğdir.
Suat Yıldırım
Eğer bunca nimetlere rağmen yüz çevirirlerse sen sorumlu değilsin.Çünkü senin açık tebliğden başka bir görevin yoktur.
Tefhim-ul Kuran
Fakat onlar yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.
Ümit Şimsek
Eğer yüz çevirirlerse, zaten sana düşen açıkça tebliğ etmekten ibarettir.
Diyanet Isleri
Onlar, Allah’ın nimetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Onların çoğu kâfirlerdir.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Hem Allah'ın nimetini bilirler, sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfir kimselerdir.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Allah'ın nimetini tanırlar, sonra da onu inkar ederler. Çoğu kafir kimselerdir.
Elmalılı Hamdi Yazır
Allahın nı'metini tanırlar, sonra da inkâr ederler ve ekserisi kâfirdirler
Diyanet Vakfı
Onlar Allah'ın nimetini bilirler (itiraf ederler). Sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdir.
Abdulbaki Gölpınarlı
Onlar, Allah'ın nîmetini tanırlar da sonra inkâr ederler ve çoğu kâfirdir onların.
Adem Uğur
Onlar Allah'ın nimetini bilirler (itiraf ederler). Sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdir.
Ahmed Hulusi
(Onlar) Allâh nimetini (Hz. Rasûlullah'ı) tanırlar, sonra da O'nu inkâr ederler. . . Onların ekseriyeti hakikat bilgisini inkâr edenlerdir.
Ahmet Tekin
Onlar Allah’ın nimetini, Muhammed’in peygamber olarak görevlendirileceğini itiraf ederler, bilirler. Sonra da onu ısrarla inkâr ederler. Onların çoğu kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirdir, nankördür.
Ahmet Varol
Onlar Allah'ın nimetini biliyor sonra onu inkâr ediyorlar. Onların çoğu kâfirdir.
Ali Bulaç
Onlar, Allah'ın nimetini biliyorlar, sonra da inkar ediyorlar; onların çoğu inkâr edenlerdir.
Ali Fikri Yavuz
Müşrikler, Allah’ın nimetini tanırlar ikrar ederler. Sonra (Allah’dan başkasına ibadet ederek) onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirlerdir.
Bekir Sadak
Allah'in nimetini hem bilirler hem de inkar ederler. Zaten cogu kafir kimselerdir. *
Celal Yıldırım
Allah'ın nîmetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Zaten onların çoğu kâfir kişilerdir.
Diyanet Isleri (eski)
Allah'ın nimetini hem bilirler hem de inkar ederler. Zaten çoğu kafir kimselerdir.
Fizilal-il Kuran
Onlar Allah'ın nimetlerini hem bilirler, hem de sonra onları inkâr ederler, onların çoğu kâfirdir.
Gültekin Onan
Onlar, Tanrı'nın nimetini biliyorlar, sonra da inkar ediyorlar; onların çoğu kafirdir.
Hasan Basri Çantay
Onlar hem Allahın (bu) ni'met (ler) ini i'tiraf ederler, hem yine onu (fiilleriyle) inkâr ederler. Çoğu (inadına) kâfir kimselerdir onların.
Hayrat Nesriyat
Allah’ın ni'metini tanırlar; sonra da onu inkâr ederler; çünki onların çoğu kâfirdirler.
Ibni Kesir
Allah'ın nimetini hem bilirler, hem de inkar ederler. Zaten onların çoğu kafirdirler.
Muhammed Esed
Aslında Allah'ın nimetinin pekala farkındalar ama, yine de onu tanıyıp doğrulamaya yanaşmıyorlar; çünkü onların çoğu onmaz biçimde küfre batmış bulunuyor.
Ömer Nasuhi Bilmen
Allah'ın nîmetini tanırlar, sonra da onu inkar ederler ve onların ekserisi kâfirlerdir.
Ömer Öngüt
Onlar Allah'ın nimetini bilirler (itiraf ederler), sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdirler.
Şaban Piriş
Onlar Allah’ın nimetini bildikleri halde onu inkar ederler ve onların çoğu kafirdir.
Suat Yıldırım
Müşrikler Allah’ın nimetini bilmekle beraber, bunları kendilerine veren Allah’tan başkasına ibadet etmekle bu nimetleri inkâr ederler. Onların çoğu işte böyle nankördürler!
Tefhim-ul Kuran
Onlar, Allah'ın nimetini bilmektedirler, sonra da inkâr etmektedirler; onların çoğu küfre sapanlardır.
Ümit Şimsek
Onlar Allah'ın nimetini bilirler; buna rağmen onu inkâr ederler. Onların çoğu böyle nankördür.
Diyanet Isleri
Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkâr edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne de Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul edilecek.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Her ümmetten bir şahid getireceğimiz gün, artık kâfirlere ne izin verilecek, ne de onlardan özür dilemeleri istenecektir.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Bir gün gelecek, her ümmetten bir şahit getireceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de özürleri kabul edilecektir.
Elmalılı Hamdi Yazır
Bir gün de gelecek ki her ümmetten bir şâhid ba'sedeceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de onlardan tarziye istenecek
Diyanet Vakfı
Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne kâfir olanlara (özür dilemelerine) izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir.
Abdulbaki Gölpınarlı
Ve o gün her ümmete bir tanık getiririz de sonra kâfirlere, ağız açıp özür dilemeye bile izin verilmez ve yaptıkları kötülüklerden vazgeçeceklerine dâir verdikleri söz de kabûl edilmez.
Adem Uğur
Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne kâfir olanlara (özür dilemelerine) izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir.
Ahmed Hulusi
O süreçte, her ümmetten bir şahit çıkartırız. . . Hakikat bilgisini inkâr edenlere izin de verilmez ve onlardan mazeret de istenilmez.
Ahmet Tekin
Her milletten kutsal kitapları bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir örnek önderler ve doğruları konuşan şâhitler görevlendireceğimiz gün, artık, ne kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfir olanların özür dilemelerine izin verilir, ne de, onların hoşnut etmeleri, özür dilemeleri istenir.
Ahmet Varol
O gün, her ümmetten bir şahit getiririz. Sonra inkâr edenlere ne izin verilir ne de özür dilemeleri istenir.
Ali Bulaç
Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne inkâr edenlere (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.
Ali Fikri Yavuz
Kıyamet gününde her ümmetten Peygamberlerini bir şâhid göndereceğiz ki, müminlerin imanına ve kâfirlerin küfrüne şâhidlik etsinler. Sonra o kâfirlere, (özür dilemek için) ne izin verilecek, ne de Allah’ın razı olduğu şeye dönüş kendilerinden istenecek veya kabul olunacak.
Bekir Sadak
Kiyamet gunu her ummetten bir sahit getiririz; inkar edenlere itiraz icin izin de verilmez, onlarin ozurleri de dinlenmez.
Celal Yıldırım
(Kıyamet) günü her ümmetten bir şâhid göndereceğiz. Sonra da o inkâr edenlere ne izin verilecek, ne de hoşnut edilmeleri için özürleri dinlenecek.
Diyanet Isleri (eski)
Kıyamet günü her ümmetten bir şahit getiririz; inkar edenlere itiraz için izin de verilmez, onların özürleri de dinlenmez.
Fizilal-il Kuran
O gün her ümmetten bir tanık karşımıza getiririz. Ondan sonra artık kâfirlere ne itiraz izni verilir ve ne de Rabblerinden özür dilemeleri istenir.
Gültekin Onan
Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne küfredenlere [özür dilemeleri için] izin verilecek, ne (Tanrı'dan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.
Hasan Basri Çantay
Bir gün her ümmetden birer şâhid göndereceğiz. Sonra o kâfirlere izin verilmeyecek, onlardan tarziye de taleb (ve kabul) edilmeyecek.
Hayrat Nesriyat
Her ümmetten bir şâhid çıkaracağımız gün ise, artık inkâr edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilir, ne de onlardan (Rablerini) râzı etmeleri istenir.
Ibni Kesir
Her ümmetten birer şahit göndereceğimiz gün; inkar edenlere itiraz için izin verilmez, özürleri de dinlenmez.
Muhammed Esed
Ama Biz gün gelecek her ümmetten bir tanık çıkaracağız: o Gün, hakkı inkara şartlanmış olanlardan (bilgisizlik gibi) bir mazeret kabul edilmeyecek, af dilemeleri de asla kale alınmayacaktır.
Ömer Nasuhi Bilmen
Ve bir gün her ümmetten birer şahit göndereceğiz. Sonra kâfir olmuş olanlara izin verilmeyecektir ve onlardan bir tarziye de istenmiyecektir.
Ömer Öngüt
O gün her ümmetten bir şâhit getiririz. İnkâr edenlere itiraz için izin verilmez, özürleri de dinlenmez.
Şaban Piriş
Her toplumdan birer şahit getirdiğimiz gün, artık küfredenlere izin verilmeyecek ve onların özürleri de dinlenmeyecektir.
Suat Yıldırım
Gün gelir, o gün her ümmetten birer şahit getiririz. Artık ne o kâfirlere konuşmaları için izin verilir, ne de özür dileme imkânı bırakılacak.
Tefhim-ul Kuran
Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne küfredenlere (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne de (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.
Ümit Şimsek
Her ümmetten birer şahit tuttuğumuz gün, artık kâfirlere ne özür beyan etmeleri için izin verilir, ne de onlardan kusurlarını affettirecek birşey istenir.
Diyanet Isleri
O zalimler, azabı gördükleri zaman artık onlardan azap hafifletilmez ve kendilerine mühlet de verilmez.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık onlardan ne azab hafifletilir, ne de onlara süre verilir.
Elmalılı (sadelestirilmis)
O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık ne azaptan hafifletilecek, ne de kendilerine mühlet verilecek
Elmalılı Hamdi Yazır
Ve o zalimler azâbı gördükleri vakıt artık o onlardan ne tahfif olunacak ne de kendilerine mühlet verilecek
Diyanet Vakfı
O zulmedenler azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, onlara mühlet de verilmez.
Abdulbaki Gölpınarlı
Zulmedenler azâbı görmeye başladılar mı hafifletilmez azapları ve mühlet de verilmez onlara.
Adem Uğur
O zulmedenler azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, onlara mühlet de verilmez.
Ahmed Hulusi
Zulmedenler azapla karşılaştıklarında, kendilerine hafifletilmez ve onlara bakılmaz.
Ahmet Tekin
Baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen zâlimler, haksızlık edenler, azâbı gördüklerinde, artık özür dilemeleri sebebiyle onların cezaları hafifletilmez, onlara merhamet nazarıyla bakılmaz, göz açtırılmaz.
Ahmet Varol
Zulmedenler azabı gördüklerinde; artık onlardan ne azap hafifletilir ne de kendilerine bir süre tanınır.
Ali Bulaç
O zulmedenler, azabı gördüklerinde, onlara ne (azab) hafifletilecek, ne süre tanınacak.
Ali Fikri Yavuz
O zalimler (kâfirler) cehennem azabını görünce, artık bu azab kendilerinden ne hafifletilecek, ne de onlara mühlet verilecek.
Bekir Sadak
Zulmedenler, azap gorurlerken azablari hafifletilmez de geciktirilmez de.
Celal Yıldırım
O zulmedenler azabı görünce, ne onlardan azâb hafifletilecek, ne de kendilerine mühlet verilecek.
Diyanet Isleri (eski)
Zulmedenler, azap görürlerken azabları hafifletilmez de geciktirilmez de.
Fizilal-il Kuran
Zalimler, azapla yüzyüze geldiklerinde, artık ne azapları hafifletilir ve ne de kendilerine mühlet verilir.
Gültekin Onan
O zulmedenler, azabı gördüklerinde, onlara ne (azab) hafifletilecek, ne süre tanınacak.
Hasan Basri Çantay
O zaalimler (cehennem) azabı (nı) görünce (yalvarıb yakaracaklar. Fakat) o (azâb) kendilerinden hafifletilmeyeceği gibi onlara mühlet de verilmeyecekdir.
Hayrat Nesriyat
Ve zulmedenler azâbı gördükleri zaman, artık (o azab) onlardan ne hafifletilir, ne de onlara göz açtırılır.
Ibni Kesir
O zalimler azabı görünce; onlardan ne hafifletilir, ne de mühlet verilir.
Muhammed Esed
Ve kötülüğe, haksızlığa şartlanmış olanlar (o gün kendilerini bekleyen) azabı karşılarında bulduklarında, o azabın kendileri için (hiçbir mazeretle) hafifletilmeye(ceğini) ve kendilerine artık zaman da verilmeyeceğini (hemen anlayacaklar).
Ömer Nasuhi Bilmen
Ve zulmedenler azabı görünce artık onlardan hafifletilmiş olmayacaktır. Ve kendilerine mühlet verilmiş de olmayacaklardır.
Ömer Öngüt
O zâlimler azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, kendilerine mühlet de verilmez.
Şaban Piriş
Zulmedenler azabı gördükleri zaman, artık onlardan bu azap hafifletilmeyecek ve onlara mühlet de verilmeyecektir.
Suat Yıldırım
O zalimler cehennem azabını görünce yalvarıp yakarırlar. Fakat ne azapları hafifletilir, ne de kendilerine mühlet verilir.
Tefhim-ul Kuran
O zulmedenler, azabı gördüklerinde, ne (azab) onlara hafifletilecek, ne de onlara süre tanınacak.
Ümit Şimsek
Zulmedenler bir kere azabı gördükten sonra, ne o azap hafifler, ne de onlara süre tanınır.
Diyanet Isleri
Allah’a ortak koşanlar, ortaklarını gördüklerinde diyecekler ki: “Rabbimiz! Bunlar, seni bırakıp kendilerine tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.” Koştukları ortaklar da onlara: “Siz elbette yalancılarsınız” diye laf atacaklar.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
Ve o Allah'a ortak koşanlar, ortak koştuklarını (putları) gördükleri zaman: «Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır» diyecekler. Koştukları ortaklar da onlara; «Siz mutlaka yalancılarsınız» diye söz atarlar.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Allah'a ortak koşanlar, ortaklarını gördüklerinde: «Ey Rabbimiz, işte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır.» diyecekler. Onlar da kendilerine: «Siz kesinlikle, yalancılarsınız!» sözünü fırlatacaklardır.
Elmalılı Hamdi Yazır
Ve o müşrikler şeriklerini gördükleri vakıt «Ya rabbenâ! işte şunlar seni bırakıp da kendilerine taptığımız şerikler diyecekler, onlar da şu sözü fırlatacaklar: her halde siz kat'iyen yalancılarsınız
Diyanet Vakfı
(Allah'a) ortak koşanlar, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman derler ki: «Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.» Onlar da bunlara: «Siz mutlaka yalancılarsınız» diye söz atarlar.
Abdulbaki Gölpınarlı
Şirk koşanlar, Tanrıya eş olarak kabûl ettikleri şeyleri görünce Rabbimiz derler, seni bırakıp kulluk ettiğimiz eşlerimiz bunlar işte. Sözleri reddedilir de şüphe yok ki denir, yalancılarsınız siz.
Adem Uğur
(Allah'a) ortak koşanlar, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman derler ki: "Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da tapmış olduğumuz ortaklarımızdır." Onlar da bunlara: "Siz mutlaka yalancılarsınız" diye söz atarlar.
Ahmed Hulusi
Şirk koşanlar, ortak koştuklarını gördükleri vakit: "Rabbimiz! İşte bunlar Sana denk olmayan, isimlendirip tanrılık atfettiğimiz ortaklarımız" dediler. . . (Ortakları da) onlara sataşır: "Muhakkak ki siz yalancılarsınız. "
Ahmet Tekin
İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşanlar, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman:
'Rabbimiz, işte bunlar, seni bırakıp, kulların durumundakilerden tapmış olduğumuz, ilâhlığında, otoritende, mülkünde, tasarruflarında sana ortak saydığımız varlıklar' derler. Onlar da:
'Siz kesinlikle yalan söylüyorsunuz.' diye cevabı yapıştırırlar.
'Rabbimiz, işte bunlar, seni bırakıp, kulların durumundakilerden tapmış olduğumuz, ilâhlığında, otoritende, mülkünde, tasarruflarında sana ortak saydığımız varlıklar' derler. Onlar da:
'Siz kesinlikle yalan söylüyorsunuz.' diye cevabı yapıştırırlar.
Ahmet Varol
Ortak koşanlar ortaklarını gördüklerinde: 'Rabbimiz! Senden başka tapmakta olduğumuz ortaklarımız şunlardır' derler. Onlar da onlara: 'Şüphesiz siz yalancısınız' diye söz atarlar.
Ali Bulaç
O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: "Rabbimiz, seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (Onlar da bunlara:) "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.
Ali Fikri Yavuz
Dünyada Allah’a ortak koşan müşrikler, ahirette bu ortaklarını (putlarını) görünce: “- Ey Rabbimiz! Bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır.” diyecekler. Tapındıkları putlar da onlara şu cevabı vereceklerdir: “- Muhakkak surette siz yalancısınız, biz sizi kendimize ibadete çağırmadık.”
Bekir Sadak
Allah'a ortak kosanlar, kostuklari ortaklari gorduklerinde: «Rabbimiz! Seni birakip yalvardigimiz ortaklarimiz bunlardir» derler. Kostuklari ortaklar, onlar: «Dogrusu siz yalancisiniz» diye soz atarlar.
Celal Yıldırım
Allah'a ortak koşanlar, koştukları ortaklarını görünce : «Ey Rabbimiz ! Seni bırakıp da taptığımız ortaklarımız bunlardır!» diyecekler. Onlar da müşriklere şu sözü atacaklar: «Doğrusu sizler yalancıların tekisiniz!»
Diyanet Isleri (eski)
Allah'a ortak koşanlar, koştukları ortakları gördüklerinde: 'Rabbimiz! Seni bırakıp yalvardığımız ortaklarımız bunlardır' derler. Koştukları ortaklar: 'Doğrusu siz yalancısınız' diye söz atarlar.
Fizilal-il Kuran
Allah'a ortak koşanlar, koştukları ortakları gördüklerinde «Ey Rabbimiz, seni bırakıp kendilerine yalvardığımız ortaklar bunlardı» derler. Koşulan ortaklar ise onlara «Sizler kesinlikle yalancısınız» diye hemen cevap yetiştirirler.
Gültekin Onan
O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: "Rabbimiz, seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (Onlar da bunlara:) "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.
Hasan Basri Çantay
Allaha eş tutanlar ortakları (olan putları) nı görünce: «Ey Rabbimiz, bunlar Seni bırakıb tapmakda devam etdiğimiz ortaklarımızdır» diyecekler, bunlar da onlar (ın suratların) a şu sözü fırlatacaklardır: «Siz hiç şübhe yok ki kat'iyyen yalancılarsınız».
Hayrat Nesriyat
(Allah’a) ortak koşanlar da (koştukları) ortaklarını gördükleri zaman: 'Rabbimiz! Seni bırakıp (kendilerine) yalvarmakta olduğumuz ortaklarımız, işte bunlardır!' derler. Bunun üzerine (onlar da): 'Şübhesiz ki siz gerçekten yalancı kimselersiniz!' diye o sözü(reddederek) kendilerine atarlar.
Ibni Kesir
Allah'a şirk koşanlar; şirk koştuklarını gördüklerinde derler ki: Rabbımız; işte şunlar, seni bırakıp da kendilerine yalvardığımız şeriklerimizdir. Bunlar da onlara: Doğrusu siz yalancılarsınız, diyerek söz atarlar.
Muhammed Esed
Ve Allah'tan başkalarına tanrılık yakıştıranlar, (Hesap Günü) bu tanrı yerine koydukları (düzmece) varlıkları karşılarında bulduklarında, "Ey Rabbimiz!" diyecekler, "(Evet) bunlar bizim sana ortak tanrılar olarak gördüğümüz ve seni bırakıp kendilerine yalvarıp yakardığımız varlıklardır!" Bunun üzerine (o varlıklar, onların hak ettikleri) sözü yüzlerine çarparlar: "Sizler (bu konuda birbirine) düpedüz yalan söyleyen kimselerdiniz!"
Ömer Nasuhi Bilmen
Ve müşrikler ortak tutmuş olduklarını görünce diyeceklerdir ki: «Ey Rabbimiz! Bunlar senden başka bizim kendilerine tapınmış olduğumuz şeriklerimizdir.» Bunlar da onlara redden diyeceklerdir ki: «Muhakkak siz yalancılarsınızdır.»
Ömer Öngüt
Şirk koşanlar, şirk koştukları şeyleri gördükleri zaman derler ki: “Rabbimiz! İşte bunlar seni bırakıp da tapmış olduğumuz ortaklarımızdır. ” Onlar da bunlara: “Doğrusu siz yalancılarsınız!” diye lâf atarlar.
Şaban Piriş
Allah’a şirk koşanlar, koştukları ortakları görünce: -Rabbimiz, seni bırakıp, kendilerine dua ettiğimiz ortak koştuklarımız işte bunlardı.” derler. Onlar da: - Siz, kuşkusuz yalancısınız” diye laf atarlar.
Suat Yıldırım
Müşrikler orada şeriklerini görünce: "Yüce Rabbimiz! Ha işte Senden başka yalvardığımız, Sana ortak saydığımız putlarımız. Onlar yok mu onlar, işte onlar bizi şaşırttılar!" der, onlarsa bunların suratlarına şu sözü çarparlar: "Yalancının tekisiniz siz!"
Tefhim-ul Kuran
O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: «Rabbimiz, seni bırakıp bizim tapmakta olduğumuz ortaklarımız bunlardır» diyecekler. (Onlar da bunlara:) «Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz» diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.
Ümit Şimsek
Allah'a ortak koşanlar, şeriklerini gördüklerinde, 'Ey Rabbimiz,' derler. 'İşte şunlar, Senden gayrı dua ettiğimiz şeriklerimiz.' Şerikleri ise onların sözünü reddeder, 'Siz yalancısınız' derler.
Diyanet Isleri
Onlar o gün Allah’a teslim olurlar ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü bırakıp kaybolur.
Elmalılı (sadelestirilmis - 2)
O gün Allah'a teslim bayrağını çekerler, bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolup gitmişlerdir.
Elmalılı (sadelestirilmis)
Ve o gün Allah'a teslimiyet göstermişler, bütün uydurdukları ortaklar kendilerini bırakarak kaybolup gitmişlerdir.
Elmalılı Hamdi Yazır
Ve o gün Allaha arz-ı teslimiyyet etmişlerdir ve bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakarak gaib olup gitmişlerdir
Diyanet Vakfı
O gün Allah'a teslim (bayrağını) çekerler ve uydurmakta oldukları şeyler onlardan kaybolup gider.
Abdulbaki Gölpınarlı
O gün Allah'a teslîm olurlar ve uydurdukları şeyler, önlerinden kaybolup gider.
Adem Uğur
O gün Allah'a teslim (bayrağını) çekerler ve uydurmakta oldukları şeyler onlardan kaybolup gider.
Ahmed Hulusi
O gün, uydurdukları (kurguladıkları, hayal ürünü) şeyler kendilerinden kaybolup gitmiş; Allâh'a (sistemin - Sünnetullah'ın gerçeklerine) teslim olmuşlardır!
Ahmet Tekin
O gün Allah’a teslim bayrağını çekerler. Uydurmakta oldukları şeyler, onları bırakıp, kaybolur.
Ahmet Varol
O gün Allah'a teslim olurlar ve uydurdukları şeyler de kendilerinden uzaklaşır.
Ali Bulaç
O gün (artık) Allah'a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) da onlardan çekilip uzaklaşmıştır.
Ali Fikri Yavuz
Ve o gün zalimler, günahlarını itirafla Allah’ın hükmüne teslim olmuş olacaklar ve uydurdukları putlar da kendilerini bırakıp gitmiş bulunacaktır.
Bekir Sadak
Puta tapanlar o gun Allah'in hukmune teslim olurlar; uydurduklari seyler onlardan uzaklasirlar.
Celal Yıldırım
Ve o gün artık Allah'a teslimiyet gösterirler ve uydurdukları şeyler de onları bırakıp (gözden) kaybolurlar.
Diyanet Isleri (eski)
Puta tapanlar o gün Allah'ın hükmüne teslim olurlar; uydurdukları şeyler onlardan uzaklaşırlar.
Fizilal-il Kuran
O gün müşrikler, çaresizlik içinde Allah'a teslim oluverirler ve uydurma ilahları tarafından yüzüstü bırakılırlar.
Gültekin Onan
O gün (artık) Tanrı'ya teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı tanrılar) da onlardan çekilip uzaklaşmıştır.
Hasan Basri Çantay
O gün (zaalimler) Allaha arz-ı teslîmiyyet etmişler, düzmüş oldukları yalancı (Tanrı) ları ise kendilerini bırakıb gitmişdir.
Hayrat Nesriyat
(Müşrikler) o gün Allah’(ın hükmün)e teslîm olmuşlar ve uydurmakta oldukları şeyler kendilerinden kaybolup gitmiştir.
Ibni Kesir
O gün Allah'a arz-ı teslimiyet ederler. Uydurdukları şeyler onlardan uzaklaşıp gitmiştir.
Muhammed Esed
Ve (işte bu günahı işlemiş olan kimseler) o Gün (iş işten geçtikten sonra) Allah'a teslimiyetlerini bildirirler; ve uydurdukları (düzmece tanrılar) da yüzüstü bırakır onları.
Ömer Nasuhi Bilmen
Ve o gün Allah Teâlâ'ya arz-ı teslimiyette bulunmuş olacaklardır. Ve iftira eder oldukları da kendilerinden gaib olup gitmiş bulunacaktır.
Ömer Öngüt
O gün onlar Allah'a teslim olurlar ve uydurup düzdükleri şeyler onlardan uzaklaşıp giderler.
Şaban Piriş
İşte o gün hepsi Allah’a teslimiyet arzederler. Uydurmuş oldukları şeyler ise onlardan uzaklaşıp kaybolur.
Suat Yıldırım
Ve o gün zalimler Allah’ın hükmüne teslim olur, uydurdukları tanrılar da kendilerini bırakıp ortalıkta görünmez olurlar.
Tefhim-ul Kuran
O gün (artık) Allah'a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) da onlardan çekilip uzaklaşmıştır.
Ümit Şimsek
O gün onlar Allah'a teslim olmuş, uydurdukları şeyler ise onları bırakıp kaybolmuştur.
وَاللّهُ جَعَلَ لَكُم مِّن بُيُوتِكُمْ سَكَنًا وَجَعَلَ لَكُم مِّن جُلُودِ الأَنْعَامِ بُيُوتًا تَسْتَخِفُّونَهَا يَوْمَ ظَعْنِكُمْ وَيَوْمَ إِقَامَتِكُمْ وَمِنْ أَصْوَافِهَا وَأَوْبَارِهَا وَأَشْعَارِهَا أَثَاثًا وَمَتَاعًا إِلَى حِينٍ (٨٠)
وَاللّهُ جَعَلَ لَكُم مِّمَّا خَلَقَ ظِلاَلاً وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ الْجِبَالِ أَكْنَانًا وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَابِيلَ تَقِيكُمُ الْحَرَّ وَسَرَابِيلَ تَقِيكُم بَأْسَكُمْ كَذَلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ (٨١)
فَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ (٨٢)
يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللّهِ ثُمَّ يُنكِرُونَهَا وَأَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ (٨٣)
وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِن كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا ثُمَّ لاَ يُؤْذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ وَلاَ هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ (٨٤)
وَإِذَا رَأى الَّذِينَ ظَلَمُواْ الْعَذَابَ فَلاَ يُخَفَّفُ عَنْهُمْ وَلاَ هُمْ يُنظَرُونَ (٨٥)
وَإِذَا رَأى الَّذِينَ أَشْرَكُواْ شُرَكَاءهُمْ قَالُواْ رَبَّنَا هَؤُلاء شُرَكَآؤُنَا الَّذِينَ كُنَّا نَدْعُوْ مِن دُونِكَ فَألْقَوْا إِلَيْهِمُ الْقَوْلَ إِنَّكُمْ لَكَاذِبُونَ (٨٦)
وَأَلْقَوْاْ إِلَى اللّهِ يَوْمَئِذٍ السَّلَمَ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ (٨٧)